ne haber ajansı

BİLİŞSEL ÇARPITMALAR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zihnimiz yaşadığımız her şeyi değerlendiren, bizi biz yapan, her adımımıza karar veren en değerli varlığımızdır. Yaşadıklarımızı zihnimiz her an bir bilgisayar gibi değerlendiriyor. Her olayı zihin klasörlerine kaydetmeden önce ‘’Bu çok iyi bir olay.’’, ‘’Bu bir felaket.’’, ‘’Bu benimle ilgili değil.’’ şeklinde etiketleyerek sınıflandırıyor. Her zihin bu değerlendirme işlemini kendine göre yapıyor. Dünyadaki her insanın zihni bir diğerinden inanılmaz derecede farklıdır. Sekiz milyar zihnin hiçbiri birbirine benzemez.

Bu farklı zihinlerimizle hepimiz olaylara farklı tepkiler veririz. Siirt’te de hissedilen 6 Şubat depremini bir düşünün. Annenizin, sizin, eşinizin, bebeğinizin, arkadaşınızın tepkilerine bir bakın. Neden hepimiz farklı farklı tepkiler sergiliyoruz? Oysa olay, aynı olay. Aynı binadaki herkes depremi aynı şiddette hissetti ama hepsi de bambaşka tepkiler verdi. Hepimizin olaylara yüklediğimiz anlamlar çok farklı. Bu, başlı başına bir köşe yazısı konusunu oluşturuyor. Sonraki haftalarda ABC modeli dediğimiz bir modeli / kuramı sizlere anlatmaya çalışacağım ama gelin bilişsel çarpıtmalar neymiş onu öğrenelim!

Bilişsel Çarpıtmalar

Bilişsel çarpıtmayı basitçe anlatacak olursam olaylara ve durumlara kendi aleyhimizde bir bakış açısı geliştirmiş olmak diyebilirim. Elbette bu zararlı bakış açısını kendi isteğimizle edinmiyoruz. Geçmiş yaşantılarımız, içinde bulunduğumuz koşullar ve toplum, genetik yapımız gibi birçok sebebi var bunun. Ama korkmayın, hepsinin bir çaresi var.  Birkaç tane bilişsel çarpıtma örneğine bakalım.

  1. Ya Hep Ya Hiç

Ya hep ya hiç çarpıtmasında birey, mükemmel olmayan hiçbir şeyi başarı olarak kabul etmez. Ortaokulda matematikten doksan alıp ağlayan arkadaşlarınız olmuştur. Veya aylarca diyet yapıp sadece bir gün çikolata yediği için tüm diyet sürecini çöp olarak nitelendiren insanlar görebiliyoruz. Peki sizde benzer bir durum var mı? En küçük hatanızla tüm başarılarınızı görmezden gelebiliyor musunuz? Bu gerçekten çok yorucu olabiliyor.

  • Aşırı Genelleme

Bu bilişsel çarpıtmaya sahip kişiler olayları genelleme eğiliminde olurlar. Sevgilisi tarafından aldatılan bir kadının ‘’Erkek değil mi hepsinin köküne kibrit suyu!’’ dediğine şahit olmuşsunuzdur. Veya bir köpek tarafından korkutulduğunuzda tüm köpeklerin vahşi olduklarını düşünebilirsiniz. Yemeğiniz bir kere kötü olduysa yemek yapmayı bırakıp, ‘’Ben kim yemek yapmak kim?’’ şeklinde bir serzenişte bulunabilirsiniz. İşte bunun adı aşırı genellemedir.

  • Felaketleştirme

Bu bilişsel çarpıtma aşırı genellemeye benzese de ondan birçok yönüyle ayrılmaktadır. Bu çarpıtmaya sahip bir zihin tüm olaylara korkunç anlamlar yükler. Söz gelimi komşusunun evine hırsız girdiyse tüm mahallenin hırsızlarla dolup taştığını, bu hırsızların mutlaka evlerini de soyacaklarını hatta onları öldüreceklerini düşünüp kaygılanabilir. Başka bir örnek vereyim. Bir grip hastalığına yakalanan birinin kendini umutsuz vaka, ölümcül hastalığa sahip biri olarak görmesi diyebilirim.

  • Zihin Okuma

Başkasının ağzından duymadan onun yerine konuşmak… Size iki gün selam vermedi diye bir arkadaşınızın sizden nefret ettiğini ilan edebilirsiniz. Veya ‘’Hoca bana taktı.’’ Diyebilirsiniz oysa söz konusu hocanın sizi pek de umursamadığı bir gerçektir. Herhangi bir kanıtınız yokken böyle çıkarımlarda bulunmanız sizi epey yoracaktır. Kız arkadaşımın suratı asık, aman Tanrım beni aldatıyor! Bu yaklaşım size çok absürt gelse de çoğu insanın zihin okuma bilişsel çarpıtması vardır.

  • Olumluyu Yok Sayma

Hayatınızdaki başarıları, güzellikleri değil de başarısızlıkları ve kötülükleri mi görüyorsunuz sadece? İyi bir üniversiteye girdiniz diyelim. Bu başarının tadını mı çıkarırsınız yoksa ‘’Zaten herkes kazanabilirdi.’’ mi dersiniz? Cevabı sizde!

  • Duygulara İnanma

Duygularınıza dayanarak çıkarımlarda bulunuyor musunuz? ‘’İçimde kötü bir his var, kesin bir arıza çıkacak.’’ Dediğiniz oluyor mu? Mutlaka olmuştur. Ama duygular hiçbir zaman tek başlarına yeterli değildir.

  • Kişiselleştirme

Ortaya atılan bir cümleyi üzerinize almaya meyilli misiniz? Sizinle hiç de alakası olmayan bir konuda kendinizi suçladığınız oldu mu? Sık sık ‘’Benim yüzümden oldu!’’ dediğiniz oluyor mu? İşte bunun adı kişiselleştirme. Sakin olun, yaşananların sizinle bir alakası olmayabilir!

Hadi Bakalım

İşte bu ve bunun gibi onlarca bilişsel çarpıtma, hatalı inanç ve savunma mekanizmalarımız yüzünden aslında o kadar da kötü olmayan, bizimle alakası olmayan veya düpedüz iyi olan olay ve durumları zihnimizin kirli süzgecinde mahvedebiliyoruz. Zihnimizi bir bardağa benzetirsek bardaktaki sıvı kirliyse içine ne atarsak atalım o da kirlenecektir. Hadi bakalım bir örnek verelim. Gülşah ve Tayfun bizim senaryo kahramanlarımız olsun. İkisi de pikniğe gitmek içi hazırlanmışlar. İkisi de aynı zahmetlerde bulunmuş ve ikisi de uzun zamandır pikniğe gidememiş olsunlar. O da ne? Hava bozdu ve birden sağanak yağmur başladı.

GÜLŞAH: Bıktım ya! Hayattaki her şansızlık beni buluyor. Tanrı beni cezalandırıyor. Asla mutlu olmayacağım! Neye niyetlensem, neyi tutsam kuruyor. Bu benim kaderim. Artık piknik falan da istemiyorum!

TAYFUN: Bu kötü oldu. O kadar da hazırlanmıştım. Olsun, olur öyle şeyler. Ben de mangalımı evimin balkonunda yaparım ve yağmur sesi ile ıslak toprak kokusu eşliğinde yemeğimi yerim. Hem yemek yerken film de izlerim. Bir dahakine hava durumunu kontrol edip öyle hazırlanırım.

Gördünüz! İki aynı olay iki bambaşka tepki! Geçtiğimiz bir hafta içinde sizi üzen bir olayı anımsayın ve nasıl değerlendirdiğinizi gözden geçirerek kendinize şu soruları sorun:

  • Bu olayda benim suçum nedir?
  • Gerçekten bu kadar vahim mi?
  • Düzeltemez miyim?
  • Olan oldu, bundan sonra daha iyi olmak için ne yapabilirim?
  • Sadece benim başıma mı geliyor gerçekten?
  • Evren bana düşman olabilir mi?
  • Neyi yanlış yaptım?

Eminim ki bu sorularla yaşadığınız olayı tekrar gözden geçirdiğinizde olayın acısı çok daha hafifleyecektir. Şimdi kendinize ‘’Kendimi seviyorum, ben değerliyim.’’ deyin. Kesinlikle bunu hak ediyorsunuz. Birçok zorluk yaşadınız. İyi kötü birçok yaşantınız oldu ve oluyor. Hayat yüzde yüz sorunsuz ilerleyen bir şey değil. Ama siz üstesinden gelebilecek güçtesiniz. Yalnızca bu gücünüzü görmüyor veya görmezden geliyor olabilirsiniz. Bugün kendinizi mutlu edecek bir şey yapın. Kendinize küçük bir hediye alın. Arkadaşlarınızı arayın. Bir şükran listesi çıkarın. İyi ki var, dediğiniz ne varsa bu listeye dahil edin. Bir sokak köpeğine mama alın. Bir resim çizin. Durun! Pablo Picasso değilsiniz, muhteşem bir resim olmak zorunda değil. Kilolarınızı mı vermek istiyorsunuz? Bugün başlayın. Bozdunuz mu diyetinizi? Olsun, sonra yine başlarsınız. Sizden değerli değil.

Bir sonraki köşe yazımda görüşmek üzere.

Bu Arada

Haftalardır Ne Haber sitesine köşe yazısı yazıyorum ama kendimi hiç tanıtmadığımı fark ettim. Biraz geç oldu ama olsun. Şimdi tanıtabilirim. Ne kaybederim ki? Siirtliyim ve 29 yaşımdayım. 30 yaş sendromunu duymuşsunuzdur. Ona hazırlanıyorum. Benim de korkularım, kaygılarım ve boşluk hislerim var. Ben de sizler kadar bu hayatın darbelerine maruz kalıyorum. Ahi Evran Üniversitesi’nden 2016 yılında Psikolojik Danışman olarak mezun oldum. Birkaç yıl Gaziantep’te Suriyeli çocuklarla çalıştıktan sonra MEB bünyesinde, Siirt’te bir lisede çalışmaya başladım. Psikodrama eğitimime devam ediyorum Persona Sanat Topluluğu’nda tiyatral etkinlikler düzenliyoruz. Instagram hesabım @agitdestan beni takip edebilirsiniz. Yazılarımla ilgili görüş ve önerilerinizi agittdestann@gmail.com e posta adresime iletirseniz çok mutlu olurum. Hoşça bakın zatınıza!

BİLİŞSEL ÇARPITMALAR

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!