Celile Esra ASI GÜNEŞ

ÇOCUKLAR ÜZERİNE

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Bir çocuğun üç ebeveyni vardır: Annesi, babası ve annesi ile babasının ilişkisi. Bu üçüncü ebeveyn çok önemlidir.”

Byron Norton

 Geçmiş dönemlerde anne ve babalar, kendi çocuklarını büyüklerin yanında sevemez ve onlarla ilgilenemezlerdi. Çünkü bu durum doğru karşılanmaz ve böyle davranan anne ve babalar ayıplanırdı. Ne yazık ki toplumumuzda etkili olan bu anlayış, o dönemdeki çocuklarımız ile ebeveynleri arasındaki ilişkiyi olumsuz etkilemekle kalmayıp, fiziksel ve duygusal bağın da zedelenmesine sebep olmuştur. Bu yaklaşım biçiminin, geleneksel toplum özellikleri taşıyan bizlerde, eskiye nazaran etkisini kaybetse de bazı ailelerde kısmen de olsa devam ettiği görülebilmektedir.

Bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları olduğu kadar ruhsal gereksinimleri de vardır ve çok önemlidir. İstisnalar dışında, her anne ve baba için çocukları çok kıymetlidir. Şunu belirtmek isterim ki anne ve babasının ilgisinden mahrum kalan ve sevgisinden emin olmayan çocuklar, bu eksikliği çok başka kişilerde ve yerlerde aramaya başlayabilir veya kendi varlığını kanıtlamak uğruna yanlış tercihlerde bulunabilir. Bu doğrultuda “suça sürüklenen çocukları” incelediğimizde yaptıkları hataların altında buna benzer birçok öykü ile karşılaşmak mümkündür. Fakat ilgisiz olan veya sevgisini gösteremeyen her anne ve babayla büyüyen çocukların, suça meyilli çocuklar olacağı tespiti, hatalı olmakla birlikte sevgiyi duyumsamayan ve sevildiğinin farkında olmadan büyüyen her çocuğun, bu eksiklikle baş edebileceği anlamı da çıkmamalıdır. Dolayısıyla çocuklarınızı sevdiğinizi, sizin için önemli olduklarını sözleriniz ve davranışlarınız ile onlara göstermelisiniz. Aranızdaki duygusal ve sözel bağı güçlendirmelisiniz. Bunun için de onlara sarılmalı, güzel sözcükler kullanmalı, istedikleri sınırda sohbet etmeli ve paylaşımlarda bulunulmalıdır. Çocuklarınızın beklentilerini, duygularını ve sorunlarını anlayın ki bir başkasına kendilerini anlatma ihtiyacı duymasınlar ve başka yollarla da tatmin olmaya çalışmasınlar. Çünkü ev içerisinde anlaşılmadığını düşünen çocuklarda, öfke, anksiyete ve zararlı alışkanlıklar gibi birçok sorun ortaya çıkabilir ve bazen istenilmeyen hukuki sonuçlara da yol açabilir. Çocuğumuz ile sohbet etmeli ve onu mutlaka dinlemeliyiz diyorum ama bu paylaşımlarımız, yaptığımız bir işin veya görevin yanında değil tamamen kendisine odaklandığımız bir zaman diliminde olmalıdır. Böylece çocuğumuz, önemsendiğini düşünecek ve aranızdaki bağ olumlu yönde gelişecektir. Çünkü çocuğu dinlemek, çocuğa değer biçmekle aynı anlamdadır. Çocuğumuzla olan iletişimimizde de ses tonumuzu doğru ayarlamalı ve yüz ifademize dikkat etmeliyiz. Örneğin; çocuğumuzun bir davranışını düzeltmesi için kendisine telkinde bulunurken, bunu yüksek ses tonu ve öfkeli bir yüz ifadesiyle yaptığımızda, yaptığımız konuşma çocuk için bir anlam ifade etmeyecektir. Aksine sergilediğimiz bu yaklaşım, çocuğumuzu korkutacak ve öfkelenen çocukta, istenilmeyen davranışın tekrarlanmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla istenilmeyen davranışın, niçin doğru olmadığının sebebini, sakin, kısa ve net cümleler ile ifade edersek, çocuk için daha anlaşılır olacaktır. Bunun yanında anne ve babalar, kardeşler arasında sağlıklı bir denge kurabilmelidir. Kardeşler arasında yaşanan, herhangi bir problem karşısında tarafsız kalabilmeli, var olan çatışmayı tırmandıracak ve kardeş kıskançlığına sebep olabilecek söz ve davranışlardan uzak durmalıdır. Çocuklar, kendi aralarında problemi çözemedikleri takdirde ebeveynler, tarafsız hakem olarak sürece dâhil olabilir.

Sevgili anne ve babalar, çocukların, anne ve babanın rehberliğine ihtiyacı vardır. Onlarla konuşmalı, onları dinlemeli ve etkili iletişim dilini yakalamalıyız. Bunları yaparken ise sıklıkla dile getirdiğim kavram olan “model olma” gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir. Çünkü ebeveynler, neyi önemsiyor veya kıymetsiz görüyorsa, çocuklarımızda aynı şeyleri önemli bulur ya da yok sayar. Nitekim çocuklar, anne ve babalarının davranışlarını sürekli gören, konuştuklarını duyan ve yaptıkları her şeye şahit olan adeta onları takip eden dedektif konumundadır. Dolayısıyla çocuklardan bir şey beklemeden veya talep etmeden önce kendi davranışlarımıza özen göstermeli, tutarlı ve net olmalıyız. Aksi takdirde hiçbir konuda istediğimiz sonucu alamayız. Çocuklarımızın hatalı davranışları karşısında onları yargılamadan ve suçlamadan önce kendimizi sorgulamalıyız. Çünkü çocukların beslendikleri temel kaynak anne ve babalarıdır. Biz yetişkinler, nasıl davranıyor ve konuşuyorsak, yetiştirdiğimiz çocuklarda bizim gibi davranır ve konuşurlar. Onların söylemlerinde, davranışlarında, düşüncelerinde ve üsluplarında kendinizden izler aramalıyız. Aksi halde hayıflanmakla, dövmekle ve suçlamalarla hiçbir problemi çözemeyiz. Bunun yanı sıra daha kötü sonuçlara da sebep olabiliriz. Şiddet odaklı olan söylemlerden ve pratiklerden uzak durmalıyız. Geçmiş dönemlerden günümüze toplumda yer edinen, “kızını dövmeyen, dizini döver” biçimindeki yaklaşımlarla bir yol alınamaz. Çünkü “ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlu olur” söylemi bu noktada karşımızda durur. O halde önce biz doğru örnek olalım ki çocuklarda karşılarında doğru modellerle büyüsünler.

Anne ve baba olmak zorlu bir süreçtir. Dolayısıyla anne ve baba olmadan önce kişilerin, fiziksel ve psikolojik açıdan hazır olmaları gerekmektedir. Anne ve babaların öncelikle ihtiyaçları karşılanmalı ki sağlıklı ve doğru bir ebeveynlik süreci başlasın. Nitekim istekleri ve beklentileri karşılanmamış anne ve babalar, yeterince iyi ebeveyn olamazlar. Bu ebeveynler tarafından yetiştirilen çocuklar ise fiziksel ve ruhsal açıdan eksik olarak büyür ve bu eksikliği de yaşamlarının her alanına taşırlar. Böylece olumsuz çocukluk deneyimi yaşayan çocuklar, yaşamları boyunca bu durumun etkisi altında kalırlar. Kişiliklerinin oluşumunda, fiziksel ve duygusal gelişimlerinin altında bu olumsuz deneyimlerin sebepleri yatar. Bu çocukların iyileşebilmesi, başta doğru tedavi yönteminin uygulanmasına sonrada çevrelerinde güvenebilecekleri ve sevgilerinden emin olabilecekleri kişilere bağlıdır. Dolayısıyla hiçbir çocuğun travması olmayalım ve her koşulda “travma” yaşayan çocuklara amasız destek verelim.

Sevgili dostlar, dünyaya getirdiğimiz çocuklar, kendi istekleri doğrultusunda değil anne ve babaların, bilerek ya da bilmeden aldığı kararlar sonucu hayata “merhaba” diyorlar. Bu sebeple anne ve baba olarak bizleri, seçme hakları bulunmayan çocuklarımızı yetiştirirken, bu durumu dikkate alarak hareket etmeliyiz. Dolayısıyla çocuklarımızın şansızlığı değil şansı olmak için elimizden geleni yapmalıyız.

Sevgiler…

ÇOCUKLAR ÜZERİNE

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!