Celile Esra ASI GÜNEŞ

ÇARE SENSİN

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazen öyle şeyler anlatıyor ve “ lütfen, yardım edin hocam!” diye iç burkan çığlıklarınız oluyor ki… O an hissettiklerimi ve kafamda çarpışan düşünceleri keşke bir görebilseniz…

Egoların paramparça ettiği bedenler, “hayır” diyememenin getirdiği kronik mutsuzluklar, kendini tamamlayamamışların, başkalarını da kendisinin, bireyselleşememe sorununa kurban etmesi, yaşama yeniden “merhaba” diyenlerin önüne kocaman barikatlar döşeyenler, ler ler çok ler var ne yazık ki…

İlişkilerimizde bizleri yaralayan birileri mutlaka olmuştur ve var olmaya da devam edecektir. Çünkü insan fiziksel, zihinsel(bilişsel) bir varlık olduğu kadar aynı zamanda psikososyal de bir varlıktır. Bu sebeple istisnalar dışında çevremizdekiler ile iletişim kurmadan ve ilişki geliştirmeden tek başına yaşanmamaktadır. Hali hazırda ilişki sistemi böyle iken bizlere nasıl davranmak düşer. İşte asıl önemli olan da bu noktadan sonrasıdır. Çünkü “bana nasıl yaptı, niye yaptı, neden ben veya bu yaptığını hiç hak etmedim” gibi serzenişlerde bulunmak mevcut yaşanılan, duygu ve düşünceleri iyileştirmeyip aksine daha fazla yıpratıcı olacaktır. Öyleyse bu şekilde hareket etmek yerine bize yapılan her ne ise âmâsız ve gerekçelere sığdırmadan kabul etmek ve affetmeyi denememiz gerekir. Çünkü ruhsal olarak yaralanmamıza sebep olan kişileri veya olayları düşünmek ve yaşananlara saplanıp kalmanın, kişinin yararına olmadığı gibi olanları irdelemek, yaralarımızın kanamaya devam etmesine ve asla kabuk bağlayıp iyileşmesine sebep olacaktır. Bu durum ise iyileşmeyen bir bedene ve en önemlisi iyileşmeyen bir ruha dönüşecektir. İyileşmesine müsaade etmediğimiz bir ruh ise yeni bir şeye açık olmayan, içinde korkuları, endişeyi, âmâları, güvensizliği ve tekrarları barındıracaktır. Elbette bu söylediklerim karşısında tepki vereceksiniz, biliyorum. “İnsan nasıl affeder?” diyeceksiniz. Burada size durum güzelleşmesinden bahsetmiyorum elbette. Dolayısıyla ben sizlere yaşatılanları affedin derken, yapılan yanlışı ya da haksızlığı kendinizce haklılaştırın, aynı kişi ya da yanlış ile yolunuza devam edin de demiyorum. “Çözüm ne?” diyen sorularınıza ise cevabım çok net: SENSİN.

·         Sen istemezsen, kimse sana müdahale edemez.

·         Sen istemezsen kimse seni mutsuz edemez.

·         Sen istemezsen, kimse seni kurban edemez.

·         Sen istemezsen, kimse yaşamını ele geçiremez. Dolayısıyla çözüm de kendi çaren de yine sensin. Kaybetmekten korkmayın. Düşmekten korkmayın. Kaybedin, düşün, üzülün ve pişman olun. Çünkü eğer bu duyguları deneyimlemezseniz, düştüğünüzde bir daha asla kalkamaz ve itildiğiniz o kuyudan çıkamazsınız.

Affedin ve affederken, sorgulama sürecini de beraber yürütün. Eğer ki tekrarı olacak bir davranışı ön görüyorsanız, o ortamdan ve sıkıntılı ilişkilerden uzaklaşın.

Affedin diyorum! Çünkü affetmek, kendimizi üzerimize bırakılan yüklerden, üzüntülerden ve en önemlisi de öfkeden kurtulmak ve arınmak demektir. Ve affetmek, yeni başlangıçlar için önümüzü açmak demektir.

SEVGİLER

ÇARE SENSİN

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!