Kıymetli okurlar, geçen hafta başladığım Filistin meselesi yazı dizisinde İsrail’in kuruluş sürecine değinmiştim, bu hafta ise İsrail devletinin kuruluşundan sonra İsrail ve Arap devletleri arasındaki savaşlara ve hiçbir netice alınamayan barış süreçlerine değineceğim.
İsrail -Filistin olayı, bu tarihten sonra;1948,1967 (Altı gün savaşları), 1973 (Yom kippur) savaşlarıyla 1990’lı yıllara gelmiştir. Bu savaşlar Arap devletlerinin mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır. Nitekim 1948 savaşında İsrail Kudüs’ün yarısını alırken,1967 savaşıyla da diğer yarısını almıştır. İsrail’in bu savaşlardaki galibiyetlerinin en önemli yardımcısı şüphesiz ABD’dir.
Özellikle 1973 Yom kippur savaşında ABD ve Batı’nın İsrail’e yardımları, Arap devletlerinde ABD ve Batı karşıtlığını körüklemiştir. (Aynı zamanda, Arap devletleri içerisindeki ABD ve Batı karşıtlığı, temelleri daha önce atılan fakat bu argümanla gelişen bir Arap milliyetçiliğine dönüşecektir.)
Arap devletleri ve İsrail arasında, Filistin davasındaki savaşlarında en kapsamlı barış süreci Soğuk Savaşın bitmesi sonrasında ve 1.körfez savaşının hemen akabinde 1991 Ekim’inde ABD girişimiyle Madrid konferansında başlamıştır. Adına “toprak için barış ilkesi” verilen barış süreci, yukarıda ifade ettiğim gelişmelerin sonrasına denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını belirtmek isterim. Öyle ki bu iki hadise, Filistin tarafı için önemlidir. Çünkü Sovyetlerin dağılmasıyla, ABD karşıtlıklarıyla kazandıkları bir müttefiklerini kaybetmiş olan Filistinlilerin, 1.Körfez savaşında, yenilen taraf olan Irak’ın safında yer almak da ABD’ye karşı elleri zayıflamış duruma gelmişlerdir. Gerek bu tablo, gerek de bunun öncesinde meydana gelen FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) lideri Yaser Arafat’ın 14 Aralık 1988 akşamı saat 20:30 da barış çağrısı ve BM’nin 242 sayılı kararını (iki devletli çözüm) tanıyoruz, terörü kınıyoruz şeklindeki demeci, 1991’deki barış sürecini başlatabilmiştir. Barış görüşmeleri, ilk etapta FKÖ’nün olmadığı heyetlerle İsrail arasında yapılmıştır. Çünkü FKÖ İsrail için bir terör örgütüydü. Daha sonra 1992’de İsrail’deki seçimlerde işçi partisinin iktidarıyla Başbakan olan, barış yanlısı İzak Rabin dönemiyle birlikte, İsrail ve FKÖ heyetlerinin barış görüşmeleri devam etmiştir. İzak Rabin’nin barış yanlısı duruşu ve FKÖ ile görüşmeyi suç olmaktan çıkardığı yasal düzenlemeler yapması radikal Siyonistlerin hoşuna gitmemişti ve bu durum 4 Kasım 1995’te İzak Rabin’ in fanatik bir Yahudi tarafından öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. İzak Rabin’in öldürülmesi barış görüşmelerini sarmıştır, fakat sonrasında 1996 seçimleriyle İsrail’de iktidara gelen Likud Partisi’nin barış karşıtı olan Başbakanı Bünyamin Netanyahu dönemiyle görüşmeler 3 yıl boyunca dondurulmuştur. Bu 3 yıllık sürecin sonunda 1998 yılındaki seçimlerde işçi partisi tekrar iktidara geldi ve İzak Rabin’in sağ kolu olarak adlandırılan Ehud Barak Başbakan oldu. Bu durum ümitleri yeniden yeşertse de ABD aracılığıyla 11 temmuz 2000 yılında yapılan Camp David görüşmelerinde(İsrail ve Mısır barışının sağlandığı yer ve salon kullanılmış)bir araya gelen İsrail ve Arap heyetleri, ABD’nin arabuluculuk yapamaması ve ve tarafların hazırlıksız olmaları nedeniyle 25 temmuzda hiçbir sonuç alınamadan sona ermiştir. ABD Başkanı Clinton ve İsrail Başbakanı Ehud Barak, Arafat’ı suçlamış ve Filistin yalnız bırakılmıştır…