Agit Destan

MAVİ ETİ PUF’UN ÖĞRETTİKLERİ: TATLI BİR ANEKTOD

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba Ne Haber okuyucusu dostum! Sana yaşadığım bir hikâye anlatacağım. Bu hikâyenin bana öğrettiği çok önemli dersler var, bu derslerden senin de faydalanmanı istiyorum, kıssadan hisse meselesi…

Sene 2015, Instagram’ın yeni yeni yaygınlaştığı ve insanların orayı adeta Facebook gibi kullandığı yıllar… O zamanlar uygulamanın ‘’story’’ özelliği yok, insanların çektikleri her fotoğrafı bol efektle rengarenk bir şekilde ‘’gönderi’’ olarak paylaştığı bir dönem. Gençliğimin patır patır tomurcuklandığı baharındayım. Orhan Veli’nin;

                ‘’Bakakalırım giden geminin ardından;
                Atamam kendimi denize, dünya güzel;
                Serde erkeklik var, ağlayamam.’’

Şiirindeki duyguyla yüklü ruhum, ellerim cebimde, yalnızlığın doruğunda ve kalabalık şehrin ortasındayım. Bir kıza sevdalanmışım; adı Yasemin. Sabah akşam Zeki Müren dinliyorum;

‘’Bir demet yasemen
Aşkının tek hatırası

Bitmiyor ayrılık
Dinmiyor gönlümün hicran yarası
Ağlasam inlesem
Silinmez bahtın karası’’

O zamanlar sevda da sevdaydı; aşkın ömrü bir reels videosu kadar kısa değildi. Ve bir kıza açılmanın tek yolu DM kutusuna bırakılan bir ‘’slm nbr’’ ile mümkün değildi. Yine de doksanlı yılların zorluğu da yoktu sevda üzerinde; sevdiğinin bin bir resmini bir tıkla internetten bulabiliyorduk. Herkese açık Instagram profiline girdim. Bir sürü ‘’mavi’’, bir sürü Eti Puf Resmi… İkinci Yenici’lerin mavi aşkınyla doldurmuş profilini. Edip Cansever’in ‘’mavi bende huydur’’ şiiri, gökyüzü ve deniz… Anladım ki bu kız bu hayatta iki şeye tutkun maviye ve Eti Puf’a. Ne yazık ki tutkunu olduğu bu iki şey tıpkı ben ve o gibi birbirinden ebediyen uzak ve yarı. Araştırabilirsiniz, sorabilirsiniz; Eti markasının hiçbir zaman piyasaya sürdüğü bir mavi Eti Puf’u olmadı. Öğrencilik yıllarım, cep delik, cepken delik, kevgir gibi dolanıyorum. Ne pahalı hediyeler alabilecek param var, ne göz alıcı marka giysilerim. Bir sevgim var yüreğimde herkeslerden gizlediğim bir de deliliğim kimseden saklayamadığım. Ona hayatı boyunca unutamayacağı bir hediyeyle açılmak istedim. Hiç kimseden alamayacağı özel bir hediye olmalıydı. Evet, pahalı hediyeler insan zihnini büyüleyebilir ama asıl değerli hissettiren hediyelerde bir özen, bir çaba, bir özgünlük olmalıydı. Düşündüm, düşündüm, düşündüm. Eti Puf mavi ile buluşursa belki ben de Yasemin’le bir olurdum. Dedim ya, gençlik kanı; fokur fokur ve delice akıyor.  Ona en sevdiği iki şeyi tek parçada verecektim ama nasıl? Elimdeki üç kuruşla birkaç paket kakaolu Eti Puf aldım. İşin kolay kısmıydı bu. Bunlar maviye nasıl boyanırdı? Ben Orhan Veli’nin Dalgacı Mahmut’u değildim ki herkes uykudayken bir hamlede maviye boyayayım dilediğim eşyayı;

‘’İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah.
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.’’

Gıda boyasıyla olacak iş değildi bu, en orijinal hâliyle vermeliydim mavi Eti Puf’u. Aklıma pasta süsleri geldi! Bu müthiş buluşla sevinç çiçekleri patladı dört bir yanımda fakat bu havai fişekvari gösteri uzun sürmedi. Market market dolaşmama rağmen hiçbir yerde mavi pasta süsü bulamadım. Pastacılarda, aktarlarda… Hiçbir yerde yok. İşin burasında pes edebilir, ‘’Vermeyince Mabud, n’apsın Kel Mahmut’’ deyip kıçımın üstünde oturabilirdim ama öyle yapmadım. Yanılmıyorsam Dr Oetker marka bir pasta süsü buldum. Tabii mavi değil, karışık renk. İçinde az da olsa mavi parçaların olduğu bu paketten birkaç tane alıp eve koştum. Mavileri bir bir ayıkladım. Bir avuç mavi pasta süsü ışıl ışıl duruyordu önümde. Sıra kahverengi kakaolu süsleri söküp yerlerine maviyi yerleştirmekteydi. Kahverengi süsleri marshmellow’undan ayırdım, yapışkan ve beyaz bir zemin kaldı Eti Puf’ta. Elbette ilk denemelerim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bazı paketler yırtılıyor, bazı bisküviler kırılıyordu. Bu noktada da ‘’Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.’’ Demedim ve ısrarla ampulü bulan Edison azmiyle devam ettim. Nihayetinde sağlam kalan bir paket ve çıplak marsmallowlu bir Eti Puf kaldı elimde. Özenle mavi süsleri bu Eti Puf’a yapıştırdım, orijinal paketine dikkatle yerleştirdim. Paketin açık jelatinini Japon yapıştırıcısıyla kapattım. Fabrikadan mavi çıkmış gibi harika bir Mavi Eti Puf elimdeydi! Bir cerrah titizliğiyle adeta yeniden ürettiğim bu Mavi Eti Puf bana ‘’Aferin ulan hergele, canımı çok yaktın ama değdi!’’ der gibi bakıyordu. Yine de bir şey eksikti; hediye dediğin hediye paketiyle verilmeli. Bir takı mağazasından utana sıkıla tam da Eti Puf boyutunda bir hediye paketi istedim, tezgahtarın üzerime yapışan tuhaf bakışlarıyla rengârenk bir hediye paketiyle yeniden eve koştum. Yeni doğmuş bir bebeği kundaklar gibi müthiş bir hassasiyetle sevgili Mavi Eti Puf’u hediye paketine yerleştirip bir de üzerine fiyakalı bir not iliştirdim;

‘’Biliyorum, olsun.
Yine de sen
İnan mucizelere…’’

Bu notta anlatmak istediğim şuydu; evet biz belki birbirimizi yeterince tanımıyoruz, evet belki bizim aramızda yaşanabilecek bazı hadiseler şu an çok mümkün görünmüyordu. Ama baksana a canım, bir Eti Puf’un mavi oluşu da düne kadar imkânsızdı, bak mucizeler var; her şey mümkün. Hadi sevmeyi dene beni, inanmayı dene mucizelere!

Başından beri anlattığım delikanlı çağım, kaynayan kanıma rağmen o zamanlar bayağı utangaç, içine dönük bir çocuktum. Hediyeyi mümkünü yok kendim veremezdim ona. Evin isminde ortak bir arkadaşımız vardı. Aramızı yapacak kişi o olabilirdi. Hem adı Evin’di, Kürtçe’de aşk anlamına gelen bir isim. Bizi aşk buluşturacaktı.

Hikâyenin ders alınacak kısmı burada bitiyor sevgili dostum. Emek ve çaba, samimiyet ve özen, vazgeçmemek, yaratıcılığını ce spontanlığını konuşturmak, sevgiye halel getirmemek gibi dersler bunlar. Sonucu pek önemli değil ama merak ediyorsan sonucunu da bildireyim sana meraklı dostum. Yasemin bana yine Evin aracılığıyla binlerce teşekkürle bir ‘’olmaz’’ göndermişti. Kuru bir ‘’olmaz.’’ Hiç olmasa mavi bir ‘’olmaz’’ı hak ettiğimi düşünüyordum. Kalbim, gevrek bir bisküvi gibi orta yerinden şak diye kırıldı.

Yine ellerim cebimde, sokaklarda yalnız, kulaklığımda Zeki Müren, solgun bir demet yasemen, hayır solgun mavi bir demet yasemenle günlerce yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Fakat inan sevgili dostum, yaptığımdan bir an bile pişman olmadım. Ben sevdiğimi mutlu ettim, ona kendini eşsiz ve değersiz hissettirdim. Bununla avundum. Aşkta pazarlık mevzu bahis değildir. ‘’Sen bana ne verdin ki ben sana ne vereyim?’’ şeklindeki aşağılık bir menfaat kaygısının aşkta yeri olamaz. Maalesef bugün tam da böyle bir sevgi çemberindeyiz. Bir gergedanın sırtındaki böceklerle beslenen kuşlar misali… Ben seni böcekten kurtarıyorum, sen bana yuva ol şeklinde ‘’sembiyotik aşklar’’ devrindeyiz.

Yasemin belki de evlidir, belki de çocukları vardır. Belki de çocuklarına Eti Puf’lar alıyordur fakat elini her Eti Puf paketine uzattığında tatlı bir mavilik onu alıp götürüyordur. Ben elbette Yasemin’i çoktan unuttum, o da beni çoktan unutmuştur ama dediğim gibi şu gök kubbedeki mavi seda baki kalacaktır. Bize kalan budur, aslolan da budur.

İşte benim Mavi Eti Puf’tan öğrendiklerim bunlar, sen de sevgili dostum bu hikâyeden istediğin dersi çıkarabilirsin. Vazgeçme sevginden zira sevgin değerlidir, onu neden bir çırpıda çöpe atasın. Sevmek öyle kolay mı doluyor bir yüreğe? Ve sevdiğin seni sevmese de değerlidir. Arabesk duygulara girmeden, sağlıklı bir şekilde sevdiğine de değer ver. Ve tüm çabalarına rağmen olmuyorsa bırak aksın hayatının deresinde. Bu dereyi varlığınla tekrar bulandırma. Sevgini yaşayarak içinde dönüştür.

Ben Mavi Eti Puf hikâyesini öğrencilerime de sık sık anlatır, ders çalışırken umutsuzluğa kapıldıklarında pes etmemelerini dersi anlamanın binlerce yolu olduğunu anlatmaya çalışırım. Örneğin matematiği soru çözerek öğrenemiyorsan video izleyerek öğrenmeyi dene o da olmuyorsa arkadaşınla çalış o da olmuyorsa mutlaka bir yolu vardır. O mavi pasta süslerini yaratıcılığını ve zekânı kullanarak bulabilirsin. Pes etme, sonucunda yenilgi de olsa şaaşalı bir savaşın onuruyla başın dik olsun!

Mavinin saadeti, özgürlüğü ve dinginliği, Eti Puf’un tatlı masumiyetiyle geçsin ömrün sevgili dostum.

MAVİ ETİ PUF’UN ÖĞRETTİKLERİ: TATLI BİR ANEKTOD
MAVİ ETİ PUF’UN ÖĞRETTİKLERİ: TATLI BİR ANEKTOD

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!