BİRKAÇ YÖNÜYLE İNTİHAR
EDEBİYAT VE BİZ
Birçoğumuzun en azından bir kitabından haberdar olduğumuz Stefan Zweig, bir akşam eşiyle birlikte ilaç içip intihar etmeden hemen önce ardından bir mektup bırakır.
“Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı ama siz yeni doğacak güneşi mutlaka bekleyiniz.”
Mektubundaki bu notta bir parça da umuda yer vermiştir. Fakat kendisi için değil, başkaları için. Bu yönüyle bazılarımız Stefan Zweig’e çok benzeriz. Deneyimlediğimiz acı dolu yaşantılarla bir tek kendimizin baş edemeyeceğini düşünürüz: bizden başka herkes güçlüdür, herkes mutlaka bir yolunu bulabilir, herkesin dayanacağı birçok dalı vardır. Peki tüm bunlar doğru mu? Elbette doğru değildir. Bazen davranışlarımıza ve benliğimize karşı çok zalim olabiliyoruz. Yaptığımız bir hatadan sonra kendimize; ‘’Aptalım ben., Asla bir işi doğru yapamayacağım., Ben ne işe yararım?’’ gibi cümlelerle saldırabiliyoruz. Oysa aynı hatayı bir başkası yaptığında tepkilerimiz değişebiliyor. Örneğin: ‘’Her insan hata yapar., Yaptığı güzel işler de var., Bunu telafi edebilir., Abartılacak bir şey değil.’’
İşte, başkalarına karşı duyduğumuz şefkati, anlayışı, sevgi ve saygıyı doğrudan kendimize de duyduğumuzda benlik algımız, yaşamımıza bakış açımız önemli ölçüde ve olumlu bir şekilde değişecektir.
“Ve kalbin kırılması ya da kurşuna dönmesi gereken, bu dünyadan göçüyorum.”
Nicola Chamfort’un intihar notu… Sizce haklı mı? Dünyada sadece kalbi kırık veya kalbi taş gibi sert olan insanlar mı var? Zaman zaman her insanın kalbi kırılabilir. Duygusuz gibi görünen insanlar da buna dahil. Sizin kalbiniz ise birçok insandan daha sık kırılıyor olabilir. ‘’Dünya hassas kalpler için cehennemdir.’’ sözünün tam da sizi tarif ettiğini düşünüyor olabilirsiniz. Peki kalbinizin neden sık kırıldığını düşünüyorsunuz? Alıngan olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz veya çevrenizdeki çoğu insanın kaba saba olduğunu da… Fakat tüm bunlara rağmen dünyada mutlu ve iyi insanlar da var. Belki de bu iyi insanlardan biri de sizsinizdir ve mutlu etmeyi kesinlikle hak ediyorsunuz. Her şeye kırılan biri olduğunuzu düşünüyorsanız bunun sebepleri üzerine düşünebilirsiniz. Arkadaşlarınız tarafından sık sık ‘’Çok kırılgansın.’’ Şeklinde tepkiler alıyor musunuz? En son nelere kırıldınız? Gerçekten kırılmaya değer şeyler miydi? Başkalarının davranışlarını çok mu kişisel algılıyorsunuz? Söz gelimi yolda yürürken karşılaştığınız bir arkadaşınız size selam vermediğinde kendinizi dünyanın en değersiz, en selama bile layık olmayan insanı mı ilan ediyorsunuz? Veya arkadaşınızı nankör, kalpsiz ve kibirli olarak mı tanımlıyorsunuz? Durun! Belki de arkadaşınız çok dalgındı ve sizi görmedi. Belki acelesi vardı. Belki başka bir şeye öfkeliydi ve kimseyle konuşmak istemiyordu. Hiç bu açıdan bakmayı denediniz mi hayata? Belki de düpedüz sizden nefret ediyordur? Olamaz mı? Elbette olabilir ama biri tarafından nefret ediliyorsunuz diye değersiz mi oluyorsunuz?
Bu bölümü Cesar Pavese’nin bir sözüyle bitirelim. Bu cümle hakkında siz ne düşünüyorsunuz:
‘’Dünya nasıl olması gerekiyorsa öyle. Kendini kurtaramayanı hiç kimse kurtaramaz.’’
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Her insan zaman zaman intihar etmeyi düşünebilir. Siz de düşünmüş olabilirsiniz. Bazen çok neşeli olduğunu düşündüğümüz kişilerin intiharlarına şahit olabiliyoruz. Her intihar eden kişinin kendince sebepleri vardır. Belki de bir arkadaşınız size ara sıra intihardan bahsediyordur veya intiharı çağrıştıran görseller, yazılar paylaşıyordur. Gelin hep beraber Farberow ve Leonard bu konudaki yanlış kanıları ve doğru olan şekillerini bir liste halinde inceleyelim:
- Yanlış: İntihar hakkında konuşanlar intihar etmez.
- Doğru: Kendini öldüren her on kişiden sekizi intihar niyetlerini daha önce kesin uyarılarla bildirmişlerdir.
- Yanlış: İntihar eden kişiler gerçekten ölmek niyetindedir.
- Doğru: İntihara kalkışanların bir kısmı ölmek ve yaşamak arasında karar verememiştir.
- Yanlış: İntihar uyarısız olur.
- Doğru: İntihara kalkışan kişi bunu çeşitli yollarla bildirir. Bu yollara karşı alarmda olursak intihar önlenebilir.
- Yanlış: Bir kişi intihar etme eğilimindeyse, bu sonsuza kadar devam eder.
- Doğru: Bu kişilerde intihar etme arzusu kısıtlı bir süre için olur. Kurtarılabilirlerse, hayatlarının geri kalan kısmını mutlu olarak yaşayabilirler.
- Yanlış: Bir intihar krizinden sonra intihar riski sona ermiştir.
- Doğru: Birçok intihar ilk girişimden sonraki bireyin sağlıksız fikirlerini eyleme geçirebileceği enerjiye sahipken üç ay içinde olmuştur.
- Yanlış: İntihar olayları zenginler arasında veya tam tersi fakirler arasında görülür.
- Doğru: İntihar ne sadece zenginin ne de fakirin sorunudur. Toplumun her kesiminde olmaktadır ve de çok demokratiktir.
- Yanlış: İntihar bir ailede genetik olarak bireylere aktarılan bir mirastır.
- Doğru: İntihar aileye dadanmaz. Sadece bireyin sorunudur ve önlenebilir.
- Yanlış: Bütün intihar eden bireyler kafaca hastadır.
- Doğru: Yüzlerce intihar olayında intihar edenler çok mutsuzdurlar; fakat bu, onların kafaca hasta olmalarını gerektirmez.
NEDEN İNTİHAR EDİLİR?
İntiharların sebepleri nelerdir? Yalnızca kişinin hatası mıdır yoksa toplumun bunda payı var mıdır? Elbette içinde yaşanılan şehrin, ülkenin, dünyanın intihar üzerinde bir etkisi vardır. Savaşlar, salgınlar ve ekonomik kriz gibi durumların insan psikolojisi üzerinde yıkıcı etkileri vardır. İçinde bulunulan toplumun anlayışsız, baskıcı, hoşgörüsüz olması da kişiyi öfke ve umutsuzluğa sürükleyebilen sebeplerdir. İntiharın temelinde yatan psikolojik sebepler şunlardır;
- Derin umutsuzluk
- Depresyon
- Bipolar bozukluk
- Şizofreni
- Yaygın anksiyete bozukluğu gibi birçok ağır psikolojik problemler
Menninger’e göre ise intiharın üç bileşeni vardır ve bunların hepsi her intihar olayında değişen oranlarda yer alırlar:
1) Öldürmek İstemek: Saldırı, suçlama, ayıplama, imha,
2) Öldürülmüş Olmak İstemek: İtaat, mazoşizm, kendini ayıplama, kendini suçlama,
3) Ölmek İstemek: Umutsuzluk, korku, yorgunluk.
Kişi kendini değersiz hissedebilir, ailesine, çevresindekilere veya tüm dünyaya karşı öfke dolu olabilir. Kendi ölümüyle sevdiklerini veya dünyayı cezalandırmak isteyebilir. Umutsuz ve çaresiz olabilir. Yaşama motivasyonunu kaybetmiş, hayatta hiçbir anlam bulamaz duruma gelmiş olabilir.
İntihar düşüncesi genellikle bir anda gelişmez. Kişinin ruhsal dünyasında damla damla birikir ve nihayet ruhumuzun kolonlarını çürüterek büyük bir yıkımın fitilini ateşleyebilir. Psikolojik sağlamlığımızı nasıl güçlendirebileceğimiz ile ilgili yazıma Ne Haber sitesinden ulaşabilirsiniz. Bu nedenle bu konuyu söz konusu yazıma havale ediyorum.
İNTİHAR VE BİZ
Türkiye’de her gün ortalama dokuz kişi intihar etmektedir. Her yıl yaklaşık üç bin kişi bir sebeple canına kıyıyor. Bu açıdan Türkiye dünyada 112’inci sırada.
Siirt’te intihar denilince akla ilkin Deliklitaş ve Kezer Çayı gelir. Maalesef çoğu genç hemşerimiz buralarda canlarına kıymaktalar.
Deliklitaş’ın etrafı dikenli tellerle örülürse intihar sayıları azalır mı? Elbette hayır. Kendini öldürmek isteyen biri elbette bir yolunu bulacaktır. Peki birey olarak bizler ne yapabiliriz?
- Ailemize, arkadaşlarımıza, çevremize karşı kibar, anlayışlı ve duyarlı olmalıyız. Bir insanın sabrını taşıran son damla bizim kırıcı bir lafımız olabilir. Üstelik bizim asla kırılmayacağımız sözlerden başkası ağır bunalıma girebilir.
- Yakınlarımızdaki insanları ilgiyle dinlemeli, dertlerini küçümsememeli, hiçbir şey yapamıyorsak bile en azından yanlarında olduğumuzu hissettirmeyiz.
- İntihardan bahseden kişileri ciddiye almalı, ruh sağlığı çalışanlarına yönlendirmeliyiz.
- Kendi psikolojik sağlamlığımızı güçlendirmeliyiz. Biz güçlü olabilirsek yakınlarımızdaki insanlar da bizden güç alabilir.
- Bireysel farklılıklara saygı göstermeli, herkesin onur ve gurur açısından bizimle eşit olduğunu unutmamalıyız.
- Güvenilir, dürüst ve empatik olmalıyız. Böyle olursak etrafımızdaki insanlar sırlarını bize açabilir, bu konularda bizden destek alabilirler.
- Depresyon / kronik depresyon ile ilgili kitaplar okuyabilir, üzgün gördüğümüz arkadaşlarımıza bu kitapları önerebilir veya hediye edebiliriz. Benim önerim: David Burns’ün İyi Hissetmek kitabı.
İnsan olmamız sebebiyle hepimiz eşsiz ve değerliyiz. Şeyh Galib’in birkaç beytinin günümüz Türkçesiyle bu bölüme iliştirmek istiyorum:
‘’Ey gönül, ey gönül, neden bu kadar gamla dolusun. Yıkıksın, kırık döküksün ama tılsımlı bir definesin sen. Meleklerin secde etmeleri emredilen kadri yüceltilmiş bir varlıksın, bildiğin gibi değil, her varlıktan daha olgun daha ilerisin sen. Ruhsun, Cebrail’in üfürmesiyle ikizsin, Tanrı’nın sırrısın, Meryem’in oğlu İsa gibisin sen. Kendine bir hoşça bak, alemin özüsün sen, varlıkların gözbebeği olan insansın sen.’’
SON BİRKAÇ ŞEY
- Birçok insan intihar etmeden önce belli ipuçları verir. Bu, onların aslında AÇIK İNTİHAR MEKTUPLARIdır. Bu mektubu onlar intihar etmeden okuyabilmeli, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz.
- Müslüman ülkelerde intihar oranları genellikle düşüktür. Bu, intiharın en büyük günahlardan biri olmasından ileri gelir. Çünkü intihar etmek demek, her şeye gücü yeten Allah’tan umut kesmek, ‘’senin gücün beni iyi etmeye yetmez’’ diyerek Allah’ın kudretine kafa tutmaktır. Ayrıca İslamiyet dini Müslümanlara sabrı öğütler, bu dünyada çekilen her acıya gösterilen sabra karşılık cennette kendilerini bekleyen güzellikleri müjdeler.
- Kız çocuklarının, kadınların intiharı özellikle incelenmeli. ‘’Namus Cinayetleri’’ne intihar süsü verildiği bilinen bir durum…
- Eğer kendinizi intihar edecek kadar kötü hissediyorsanız lütfen Ne Haber aracılığıyla bana ulaşın, bir arkadaş, bir psikolojik danışman, bir Siirtli olarak sizi içten ve karşılıksız dinlemeye hazırım.
- Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen!