• Ev İçerisinde Yapılması Gereken İşleri Kim Yapmalı?
• Kadın mı veya Erkek mi?
Toplumsal cinsiyet rolleri, kadın ve erkeğe yüklenmiş, kültürel davranış beklentilerini kapsamaktadır. Erkeğin ve kadının nasıl davranmasına yönelik belirli normları oluşturan toplumsal cinsiyet, bazı erkeklerin kadın üzerindeki hükmüne gerekçe oluşturur. Dolayısıyla kadın ve erkek arasındaki ilişkinin ve birbirlerine karşı davranış biçiminin nasıl olması gerektiğinin şekillendirdiği toplumsal cinsiyet algısı, çiftlerin ortak yaşam alanı olan ev içerisinde de aile ilişkileri üzerinden belirlenmektedir.
Cinsiyetlere yönelik toplumsal ön yargıların ucu, açık ve sınırsızdır. Şöyle ki; her kadının en iyi eş ve en iyi anne olması gerektiği baskısı, kadının kendisini topluma ve ailesine kabul ettirme gayesi, kadının dur durak bilmeden kendisini “süper güç” durumuna sokmasına sebep olmaktadır. Böylece kadın, bir yandan “iyi eş” olma ile diğer yandan “kutsal anne” olma çabasıyla hareket eden kadın, kendisinin bir varlık olduğunu, kişisel arzu ve gereksinimlerinin olabileceğini unutarak, kendisini başkalarını memnun etme üzerine temellendirerek yaşamını sürdürmektedir. Ancak ortak yaşam alanlarındaki maddi ve manevi bütün sorumluluklar, evin içerisinde yaşayan herkese aittir. Bu evlilik birliği içerisinde yapılması gereken işler içinde geçerli ve olması gereken bir tutumdur. Dolayısıyla özel alan dışında görülen erkeklerinde ev içerisinde emek sarf eden eşine, annesine veya herhangi bir kadına yardım etmeli ve iş bölümü yapmalıdır. Bu ortaklaşma davranışı, hem kendi yükümüzü üstlenmemizi saklayacak hem de eşimiz ile olan ilişkimizi iyileştirecektir. Bunun yanında günün stresi ve yoğunluğu paylaşılan kadın da kendisine zaman ayırabilecek, beklentileri karşılaşınca da mutlu olacaktır. Nitekim kendisine alan yaratılan bir eş de bu mutluluğunu mutlaka etrafına da yayacaktır.
Tarihsellik taşıyan ve bütün toplumlarda birbirinden farklı yansımaları bulunan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, biyolojik farklılıklarımız yaratmamakta, bu eşitsizliğe toplum olarak bizler sebep olmaktayız. Dolayısıyla kadınlarımızın emeğini ve bedenini sömüren toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması, kadınların yükünün azalması, anlayışın ve sorumluluk bilincinin hâkim olduğu evlilik ilişkileri ancak toplumsal cinsiyet rol ve tutumlarının, değişmesiyle mümkündür. Bu algının ortadan kalkması ile sağlıklı ve mutlu ilişkiler yaşanacaktır.
SEVGİLER
