Diyarbakır’da Mezopotamya’nın tarihini ahşap, deri ve çini üzerine nakşeden Yusuf Battal, önemli bir farkındalık yaratıyor.
Azerbaycan Bakü Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan Yusuf Battal, çalışmaları ile farkındalık yaratıyor. Mezopotamya’nın tarihini ahşap, deri ve çini üzerine nakşeden Battal tarihi, sanat eserine dönüştürüyor. Güneydoğu Ekspres’e konuşan Yusuf Battal, tarihsel olay ve şahsiyetleri, orijinaline bağlı kalmak suretiyle özellikle ahşaba yerleştiren çalışmalarının çok ilgi gördüğünü söyledi. Battal, bu sanatın kaybolmaması için kurslar verdiğini ve bugüne kadar birçok öğrenci yetiştirdiğini söyledi.
“30 YILDIR SANATSAL ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ”
Yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgi veren Yusuf Battal, “Bu işin eğitimini almadan önce de ilgileniyordum. Toplamda yaklaşık 30 yıldır ahşap ve deri başta olmak üzere çini üzerine sanatsal çalışmalar yapıyoruz. Daha önceleri vitray üzerine de çalışmalar yapıyorduk. Zaman içinde daha çok ahşaba yönelmeye başladık. Çok özel bir sebebi yok. Bana göre insanlar en çok hangi işi iyi yapıp keyif alıyorsa o işi yapmalıdırlar. Bu neden dolayı daha çok ahşap çalışmalara yöneldim” dedi.
“MEZOPOTAMYA BİZİM İÇİN EŞSİZ BİR HAZİNE”
Mezopotamya’nın hemen her konuda olduğu gibi sanatsal veri anlamında da zengin bir yer olduğunu ifade eden Battal, şunları söyledi:
“Her ne kadar gündelik çalışmalarımız da oluyorsa, çoğunlukla tarihimiz ve medeniyetimiz üzerine eserler yapmaya çabalıyoruz. Bulunduğumuz coğrafya bu konuda son derece zengin bir yapıya sahip. Mezopotamya, on binlerce yıllık bir yaşamın ana adresi niteliğinde bir coğrafya. Özelde de Diyarbakır, 33 medeniyete beşiklik etmiş bir yer. Durum böyle olunca malzeme bulma noktasında hiç de sıkıntı çekmiyoruz. Bu nedenle beslenme alanımızı Mezopotamya olarak belirledik. Çalışma alanımızın içinde Asurlular, Medler, Persler ve Hurri-Mittaniler var. Yani coğrafyamızla ilişkisi olan neredeyse tüm medeniyet ve önemli olayları hedefimize aldık. Bu saydığım medeniyetlerin neredeyse hepsi Diyarbakır’a bir şeklide dokunmuş. Bu durum bile bizi gayet iyi derecede besliyor. Tabi Mardin, Van, Urfa ve Gaziantep’teki tarihsel geçmişten yararlanıyoruz.”
“ESERLERİN ORİJİNALİNE BAĞLI KALIYORUZ”
İçkalede bulunan Asurlular’a ait ve 3 cm’lik kitabenin kendileri için önemli bir eser olduğunu belirten Yusuf Battal, “Bu kitabe, uzman arkadaşlarımız tarafından gerekli oranda büyütüldü ve biz de kil üzerine nakşettik. Yine Büyük İskender’in armasını ve kılıcını büyük bir titizlikle çalıştık. Ayrıca Büyük İskender’in ölümünden sonra bölgede hüküm süren Seleukos’u da çalışmamızın içine kattık. Bildiğiniz gibi Büyük İskender gümüş para üzerine resmini çizdirmişti. Biz de orijinaline bağlı kalmak ve o gümüş rengini de kaybetmemek kaydıyla ahşap üzerine nakşettik” diye konuştu.
“KAREKOD İLE ESERLERİN AKILDA KALMASINI SAĞLIYORUZ”
“Hurri-Mitaniler’in dünyada bilinen ilk şarkı-ilahisinin yazılı olduğu tableti çalıştık” diyen Battal, şöyle devam etti:
“Tüm eserlerimizi diğer çalışmalardan ayırt eden bir özellik de karekod sistemidir. Çalışmalarımızda bir karekod sistemi var. Ziyaret edilen eserlerimizin yanlarında bir karekod vardır. Telefonlarla bu karekod sistemine giriş yapılması halinde, eser hakkında hem yazılı hem de görsel bir çalışma ile de karşılaşabilirsiniz. Bu çalışma eser hakkında var olan tüm bilgilerdir. Bu da sesli ve görsel olarak karşımıza çıkabiliyor. Hatta karekod bağlantısı ile dünyanın ilk şarkısı-ilahisi olarak kabul edilen eser aynı zamanda dinlenebilir de bu sistemle.”
“SANATSEVERLERDEN ÇOK OLUMLU DÖNÜŞLER ALDIK”
Müzeler haftası çerçevesinde, Diyarbakır Müzesi’ndeki etkinliğe katıldıklarını belirten Battal, “YÖK Başkan’ı ve bir çok Üniversitenin Rektörü’nün katıldığı Dicle Üniversitesinde yapılan bir etkinlikte eserlerimizi sergileme imkanı bulduk. Bu güne kadar 2 defa, İstanbul’daki Diyarbakır Tanıtım Günleri çerçevesinde eserlerimizi sergiledik. İstanbul’daki hemşerilerimizden ve sanatseverlerden çok olumlu dönüşler aldık. Bu da bizi son derece mutlu etti. İmkan buldukça çalışmalarımızı geniş kitlelerle buluşturacak böylesi etkinliklere katılmaya devam ettireceğiz. Yakın zamanda 15 mart tarihinde, Newroz’a denk gelebilecek şekilde Diyarbakır Tanıtma Kültür Ve Yardımlaşma Vakfı’nda (DİTAV) bir ay sürecek olan bir sergimizi açacağız” dedi.
“KAYBOLMASIN DİYE KURS VERİYORUZ”
Kurs da verdiklerini kaydeden Battal, şunları söyledi: “Kendimizin belirlediği zamanlarda kurs da veriyoruz. Kurslarımız tamamen ücretsizdir. Bugüne kadar birçok arkadaşımız kurslarını başarıyla tamamlayıp sertifikalarını aldılar. Özellikle vitray ve nakkaşlık üzerine bizden kurs alan arkadaşlarımızın bir kısmı şu anda bu konuda çalışıyorlar. En son 2024 yılında açtığımız kursumuzu 10 arkadaşımız başarıyla tamamladı. 2025 yılı için de açmayı düşünüyoruz. Atölyemizde toplamda 9 arkadaşla çalışıyoruz. Ekip çalışmasına ve ekip ruhuna çok önem veriyoruz. Bu anlamda tüm arkadaşlarımız böylesi bir ruh haliyle çalışmalara emek veriyorlar. Birincil amacımız, ‘en güzelini’ ortaya çıkartmak ve tarih ile kültürümüzü anlatan bu eserleri insanlarımızla buluşturmak Tabi benim için tüm eserler güzel ve kıymetlidir ama Diyarbakır ile özdeşlemiş olan Ulu Cami maketi benim için hem bir rüşt ispatı hem de gözbebeği bir çalışmadır. Arada başka çalışmalarımız olsa da, 4 yıllık bir zaman içinde ortaya çıkmış bir çalışma.”
Battal, 15 Mart-15 Nisan tarihleri arasında DİTAV’da sergi açacaklarını duyurarak, herkesi davet etti.