Diyarbakır Adliyesi Önünde Cinayet Protestosu

Diyarbakır Adliyesi Önünde Cinayet Protestosu

Diyarbakır Adliyesi önünde toplanan kadınlar, Evin Demirtaş’ın öldürülmesini protesto ederek “Neden, cezasızlık politikaları” açıklaması yaptı.

Diyarbakır’da kadın örgütleri, kadın cinayetleri ve şiddeti protesto etti. Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı Dicle ve Amed Kadın Platformu öncülüğünde Diyarbakır Adliyesi önünde toplanan kadınlar, Abdullah Şeyhmusoğlu tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürülen 47 yaşındaki Evin Demirtaş cinayetine dikkat çekti.

“Nedeni Cezasızlık Politikaları”

Kadınlar adına açıklama yapan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Cansel Talay, “Güvenlik kamerası kayıtlarına göre, fail uzun süre Demirtaş’ın yolunu gözlemiş, ardından onu kovalamış ve kaçmaya çalışırken kurşun yağdırarak canına kıymıştı. Evin Demirtaş’ın planlı bir saldırıyla, devletin kadınları korumakla yükümlü olduğu sokaklarda can vermesi, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sistematik bir sorun olarak süregeldiğini göstermektedir. Kadınların yaşam hakkının korunamamasının nedeni cezasızlık politikaları ve  devletin temel sorumluluklarını yerine getirmemesidir” dedi 

“İstanbul Sözleşmesi Güvence Veriyor”

Talay açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu somut gerçekliği basına yansıdığı kadarıyla failin geçmişine baktığımızda  da net olarak görebiliriz. İlk eşini 1970’lerde ‘namus cinayeti’ adı altında öldüren fail, yalnızca 8 ay hapis yatmıştı. O dönemde yasalar, kadına yönelik şiddeti ‘namus’ gerekçesiyle hafifletiyor ve failin cezasız kalmasına sebep oluyordu. Ancak bu durum, kadınların örgütlü mücadelesi sayesinde değişti. Kadın hareketlerinin baskısıyla yasalar dönüştü; kadın cinayetlerine verilen cezaların hafifletilmesi önlendi, 6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi gibi düzenlemelerle kadınların yaşam hakkı güvence altına alınmıştır.”

“Kadın Sığınakları Yetersizdir”

“Bugün Diyarbakır’da cinsel şiddet destek birimi ve cinsel saldırı kriz merkezleri bulunmamaktadır” diyen Talay, “Ayrıca nüfusu yüz bini geçen ilçelerde dahi kadın sığınakları yetersizdir. Mevcut sığınakların koşulları mağdur  kadınların barınabileceği ve korunabileceği durumda değildir. Bütün bu giderilmeyen eksiklikler ve göz ardı edilen taleplerimiz kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artmasının en gözle görülür nedenlerindendir. Çünkü son bir yılda, onlarca kadın, koruyucu tedbirlerden yoksun bırakılarak erkekler tarafından öldürüldü. Şiddet failine karşı alınacak en basit önlemler dahi uygulanmadı, 6284 sayılı kanunun etkin işleyişi ve İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı ilkeleri göz ardı edildi. Bu ihmaller zinciri, devletin cezasızlık politikası ve ataerkil zihniyetin her tarafına sirayet ettiği toplumsal yapı ile birleşince, kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale geldi” diye belirtti.

“Acilen Somut Adımlar Atılmalı”

Yetkililere çağrıda bulunan Talay şunları söyledi: “Kadınların can güvenliğini sağlamak için acilen somut adımlar atılmalı; faillerin cezalandırılması ve mağdurların korunması için 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulanmalıdır. Bu cinayetlerin sona ermesi için yetkili ve sorumlu herkesin tek tek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve kadınların yaşam hakkını güvence altına alacak politikalar üretmesi elzemdir. Unutmamalıyız ki kadınların yaşam hakkı, toplumsal barışın ve eşitliğin teminatıdır. Bizler, Evin Demirtaş’ın ve öldürülen bütün  kadınların sesi olarak adalet talebimizi ve cezasızlık politikalarına karşı mücadelemizi her kanaldan kadın olmanın direnci ve inadıyla jin jiyan azadi felsefesinin ışığında  sürdüreceğiz.”

“Sokaklarda, Alanlarda Haykıralım”

Ardından söz alan Diyarbakır DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, kadın cinayetlerinin politik olduğuna belirterek, “İşlenen bu cinayetleri politik biçimi ve şiddeti tartışılıyor. Asıl mesele bu değil asıl mesele politik olarak bunun üretilmesidir. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede geri çekilenler, 6284 sayılı yasayı uygulamayan hukuk birimleri ve yargı diğer bütün idari yetkililer bu cinayetlerin sorumlusudur. Israrla cezasızlık algısı denen bir kavram kullanıyorlar. Ya da şunu söylüyorlar; ‘Toplumda bir çürüme gerçekleşti. Bununla bir algı, manipülasyon yaratılmaya çalışılıyor.’ Toplum kendi kendine çürümez. Çürüyen tam da sizin yargı sisteminiz, yönetim sisteminiz ve eril, cinsiyetçi politikalarınızdır. Biz diyoruz ki asla yalnız değilsiniz, birbirimize el vererek ilerleyeceğiz. Türkiye’deki bütün kadınlara sesleniyoruz; önümüzde 25 Kasım var, öfkemizi diri tutalım. Sokaklarda, alanlarda haykıralım. İrademizi gösterilim” şeklinde konuştu.

Kaynak: Güneydoğu Ekspres – Güneş OCAĞA

Exit mobile version