Kıymetli okurlar, İktidar partisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adayını açıkladı. İnşaat mühendisi olan ve 2018-2023 yılları arasında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapan ve hali hazırda İstanbul milletvekili olan Murat Kurum oldu.
Kurum, adaylığının açıklanması sonrasında yaptığı ilk açıklamalarda; sakin, kendinden emin, kavgadan uzak ve işine odaklanmış bir görüntü verdi.
Kurum, bakanlığı döneminde de çok aktif bir rol oynamadı desek yanlış olmaz. Nitekim özellikle 2018’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle bakanlık makamı sessiz sakin ve her cümlesine; “sayın Cumhurbaşkanımızın emri ile, sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, sayın Cumhurbaşkanımızın selamıyla…” Şeklinde başlayan cümleler kuran bir makam oldu. Murat Kurum da bu rolü çok iyi bir şekilde yerine getirdi.
Fakat şimdiki sakinliği, “işimize bakacağız, siyasi tartışmaların içinde görmeyeceksiniz” halleri ise tamamen bir strateji.
Nitekim 2019 seçimlerinde, İstanbul büyükşehir belediye başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu, böyle bir hava estirmiş (daha sonrasında gerek iktidarın yaptığı yanlış hesapla kışkırtmasında gerekse de gerçek karakterini sergilemesinden kaynaklı olarak çok farklı olduğunu gördük) bu vesileyle de seçimi kazanmıştı.
Peki, Murat Kurum’un seçim kampanyası sadece bu şekilde mi olacak. Yani İmamoğlu ile CHP ile muhalefet ile uğraşan, her türlü iftira ve karalamayı mühab gören, Makyevalist bir anlayışla hareket eden, bağıran, çağıran özetle ‘şahin kanadı’ kim temsil edecek? Sanırım burada iş iktidar bloğun kurmaylarına düşüyor. Öyleki bu konuda çok “mahir” isimler var zaten.
Peki, bütün bunların yanında asıl merak edilen şeye gelelim. İstanbul seçimini kim kazanır? Bu konuda şimdiden kesin bir yargıda bulunmak pek mümkün değil. Ama iktidar açısından İstanbul seçimlerinin çok ama çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, İstanbul seçimleri Sayın Erdoğan için hem İstanbul’u geri almak hem de İmamoğlu’na seçim kaybettirmek açısından çok önemli. Bu bağlamda, Sayın Erdoğan’ın Murat Kurum’a “İstanbul’u al, dile benden ne dilersen” dediğini duyar gibiyim. Muhalef cephesinde ise, büyük umutlarla ve vaatlerle gelen İmamoğlu’nun kendisini bir türlü tek işi yerel yöneticilik olan bir belediye başkanı olarak görememesi, her defasında farklı makam ve mevkilere göz kırpması, iktidara bol bol malzeme verişlerini ve muhalefetin dağınıklığını göz önünde bulundurunca, seçimi kimin kazanacağını kestirmek özetle mümkün gözükmüyor. Her sonucuyla, gerek İstanbul halkı için gerekse de ülkemiz için güzel sonuç getirmesi dileğiyle. Umutla kalın!
