Amerika Birleşik Devletleri,19 Mart 2003 tarihinde başlattığı Irak işgalini 50 bin civarında koalisyon güçlerinin (İngiltere, Polonya, Avustralya) ve 150 bini aşkın da ABD askeri gücü olmak üzere 200 binin üstünde bir asker ile başlatmıştı, sözüm ona “Irak özgürlük operasyonunu” Buradaki ABD askeri gücü olarak geçen sayının çok büyük bir kısmı Blackwater isimli askeri güvenlik şirketine bağlı güçlerdi. Peki neydi bu Blackwater askeri güvenlik şirketi? Çoğunluğu ABD ordusundan emekli, ayrılma veya bir disiplinsizlikle ordudan atılan eski askerden ve asker olma hevesi olan ama ruhsal veya fiziksel olarak kabul görmeyen, silah ve çeşitli eğitimlerden geçmiş sivil kişilerden oluşan bir güvenlik şirketidir, kısacası paramiliter bir yapı…
Peki ABD gibi dünyanın en güçlü askeri teşkilatına sahip bir güç, Irak işgalinde neden böyle bir yapı ile çalıştı, elbette cevabı çok basit. Nitekim ABD ordusuna kayıtlı askerlerin bu denli bir vahşete ve insanlık dışı muamele ve işkencelere buluşması ABD’nin dünyaki karizması daha doğrusu sahip olduğu yumuşak gücünü zedeleyecekti. Gerçi ABD’nin dış politikasına yön vermiş bir Savunma bakan yardımcısı olan Joseph Nye(“Yumuşak güç” kavramını ortaya atan kişidir)ABD’nin işgal için, BM genel kurulunun iznini alamadan operasyonu gerçekleştirmesi sonrasında ABD’nin dünyaki yumuşak gücünün zayıfladığını rakamlarla ortaya koymuştu. Yumuşak güç konusu başlı başına bir yazı konusu olsun biz şimdilik asıl konumuza dönelim!
Bu askeri güvenlik şirketi adı altındaki paramiliter yapıdan bir de Rusya da var. İsmini son yıllarda en sık duymamıza neden olan olay 2022 yılındaki Ukrayna işgali oldu. Bu defa sahnede yine aynı amaçla yani kayıtısız kuyutsuz, Uluslararası savaş hukukuna tâbi olma gereksinimi duymayan bir başka yapı olan Wagner çıktı.
ABD’nin Blackwater’ı neyse Rusya’nın da Wagneri budur. ABD’nin gerek Blackwater ile gerekse onun benzeri onlarca askeri güvenlik şirketi ile başı dertte aslında. Nitekim bu askerî yapılar neredeyse ülkenin ordusundan daha güçlü ve teknolojik olarak daha üstün hale gelmişlerdir. Ve bu konu ABD de geçmiş yıllarda ciddi ciddi tartışıldı.
Peki Rusya’nın Wagneri ile daha doğrusu Putin’in Wagner ile başı dertte değil mi? Putin de aynı durumdaydı. Nitekim 23 Haziranda yaşanan Wagner isyanı bu paramiliter yapının Rusya’da da artık özerkleştiği ve kontrolden çıkmak üzere olduğunu göstermişti. Fakat Rusya da elbette 2000 lerin başından beri ülkenin lideri olan eski bir KGB çalışanı Putin, faktörü dengeleri değiştirecekti ve öylede oldu.23 Hazirandaki Wagner isyanı sonrasında, çoğu Wagner üyesi Belçika başta olmak üzere başka ülkelere gitmek üzere Rusya’yı terk etmek durumda kaldı. İsyan günlerini değerlendiren Putin bir Röportajda bunu ihanet olarak gördüğünü şöylemiş ve bunu affetmeyeceğini açıkça belirtmişti. Bu sözünden sonra birçok Rusya uzmanı Wagnerin komutanı olan Prigojin’in öldürüleceğini net bir şekilde söylemişlerdi ve öyle de oldu. Geçen gün Prigojin’in içinde bulunduğu uçağın düştüğü bilgisini öğrenmiş olduk. Yani Putin, söylediği üzere Wagner isyanını affetmedi ve faturasını Prigojin’e kesti.
Sonuç olarak değerli okurlarım, paramiliter yapılar en nihayetinde kurduğu ülkenin veya gücün başına mutlaka dert olmuştur. ABD yargısı hala, ülkenin dünyadaki imajını düzeltmek için Blackwater üyelerini Irak işgali sırasında yaptıkları insanlık dışı muamelelerden ötürü yargılayıp cezalar yağdırmaya devam ediyor. Elbette bunun yitip giden 25 minyonu aşkın insana bir faydası olmadı. Temennim odur ki ülkemizde bu tip paramiliter yapılar için hevesli olanların bu yaşananlardan ders çıkarması.!