Bir süredir yazmaya ara vermiştim. Sebebi malum seçim yoğunluğu, adayların propagandalarını sekteye uğratmamak ve seçmen davranışını etkilememek ve yanlış anlaşılmamaktı. Beni bilen bilir herhangi bir siyasi partinin veya siyasetçinin borazanlığını yapacak değilim. Bugüne kadar yapmadım, niyetim de yok! Kendi penceremden doğruyu yanlışı elimden geldiğince kaleme almaya çalışırım. Bu yüzden okuyuculardan bir süre ayrı kaldığım için üzgünüm.
Doğrusu epey de yorucu bir seçim geçirdik. Demokrasi Meydanı’ndan, Çay Molalarına, canlı yayınlara kadar her yere koşturduk ve en iyi seçim haberciliği örneğini tüm ülkeye gösterdik. Halk seçimini yaptığına göre şöyle bir dönüp seçtiklerimize göz atalım ve işimize bakalım.
Tebrik Kuyrukları!
Birçok kurum müdürü işini gücünü bıraktı seçim sürecinde aday propagandası için çalıştı. Şimdi de tebrikler için Ankara’da sıraya dizildi. Haklarıydı tabii birbirlerini tebrik etmek için hazır koltukları da sağlamlaşmışken en doğru zamandı.
Kimin kime oy verdiği, kimi desteklediği beni ilgilendirmez ama biz doğruyu yazmaya işimizi yapmaya devam edelim. Kimse görmez ses etmez dediler ama yanıldılar. Er ya da geç birileri görecek ve konuşacaktı. Öyle de oldu.
Şimdi gelelim yeni vekilimiz Gül’ün kapısındaki kuyruklara. Gidenlere baktım Ankara’da şu sıra trafik hayli yoğundu anlaşılan. Kimisi göğsünü gere gere fotoğraf çekip paylaştı, kimisi aman ne şiş yansın ne kebap diyerek kuru bir tebrik ziyareti gerçekleştirdi. Peki kimdi bunlar? Sırayla isim listesi vermenin lüzumu yok. Avukat masrafına da değmez zaten ama çok merak edenler vekil beyin sosyal medyasına girip bakabilir.
Peki niçin bu kadar önemliydi devlet işleriyle alakadar olan adamların bir siyasetçi kapısına dizilmesi? Çünkü işin ucunda koltuk vardı. Neymiş bu koltuk deyip geçmeyin! İşiyle övünemeyenlerin tutunacağı tek dal tabii ki bir koltuktu. O yüzden ya yeni koltuk kaparım ya da eldekini korurum diye düşünenlerin ilk durağı tabii ki meclis oldu.
Peki Gül Neden Bu Kadar Önemliydi?
Ciddi bir oy alan Gül kimdi ve neden bu kadar önemli hale geldi? İki kelimeyi bir araya getiremeyeceğinden korkulan Gül’ü tanımayanlar için ben tanıdığım kadarıyla bir özet geçeyim. Daha önce belediye başkanlığı yapan Gül, manzaralı ve şehirden uzak lüks konutlar yaptı. Şehri adeta Mısır’da bir çöle dönüştürüp ortalıktan kayboldu. O sırada da işlerini aksatmadı tabii. Güneş enerjisi paneli işleri vs derken servetine servet kattı ve sonra piyango vurmasın mı kendini mecliste buldu.
Yine Ne Haber Ajansının Meclis’te gerçekleştirdiği canlı yayında duyguları sorulunca onları bile ifade edemeyip Allah Allah diyerek geçiştirdi. Kentteki işsizlik sorununu çözeceğini söyledi ama bir yandan da binlerce işçinin umudu olan hayali çinko fabrikasında yöneticilik yaptı. Özetle on parmakta on marifet.
Şimdi çıkar birileri der ki, “Yahu kardeşim, senin bu adamla ne alıp veremediğin var?”
Arzu edenler kendisine sorabilir. Hayatımda 3 defadan fazla karşılaşmadım, muhtemelen birbirimizi yolda görsek tanımayız bile ama hem tanımak hem kamuoyuna tanıtmak için kendisini davet ettik, üstelik defalarca. Fakat halkın karşısına çıkma cesaretini gösteremeyeceğini öğrendik. Bunu ben söylemiyorum, bizzat yanındakiler söyledi. “Sayın Gül, soracağınız sorulara cevap veremeyebilir bu nedenle programınıza çıkmasa daha iyi olur” dendi.
Eee! Halkın karşısına çıkamayanı Meclis’in karşısına çıkardığımıza göre bizden de bi! tebriği hak etti.
20 yıl önce başladığı hikayesi şimdi ise vekil olarak devam edecek. Bize de tebrik etmek düşer. Tebrik ederiz beraber yürüdünüz Siirt – Kurtalan yolunda. Beraber ıslandınız bir damla suya hasret memlekette. Şimdi sıra geldi millete vekalet etmeye. İşi kolay aslında. Birkaç vaat, birkaç bakanla fotoğraf… Derken beş yıl göz açıp kapayana kadar geçer nasılsa.
Not: Bu yazdıklarım tamamen kendi düşüncelerimdir. Ve ümit ediyorum ki yanılırım. Şayet yanılırsam 5 yılın sonunda bu yazıyı yeniden yayınlayıp “Yanıldım” diye başlık atmayı çok isterim. Şimdi vekil Meclisine, müdürler koltuğuna, biz de işimize dönelim.
Olabilirse haftaya görüşmek üzere…