Agit Destan

KADIN KISMI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir Senaryo

Gecenin geç bir vakti dışarı çıktığınızı hayal edin. Tenha bir sokağa sapıyorsunuz. Bir de ne göresiniz? O saatte, hiç kimsenin olmadığı o sokakta, o kıyafetle, üstelik tek başına bekleyen biri… Sizi görünce usulca yanınıza sokulup çakmağınızın olup olmadığını soruyor. Vay canına! Niyeti ne acaba? O saatte iki dirhem bir çekirdek giyinmiş, yoğun parfüm kokuları, parlak siyah saçlarıyla tek başına duran adamın niyeti ne? Evet adam! Evet erkek! Aklınıza direkt kadın gelmiş olabilir. Üstelik zihninizde kadın olarak şekillenen bu kişiyi belki de çoktan yargılamaya başladınız bile.

Sizi yargılamaya sevk eden, atağa geçiren şey ne oldu? Sizin kendi düşünceleriniz mi yoksa toplumun kalıp yargıları mı? Senaryodaki kahramanımızın erkek değil de kadın olduğunu farz edelim. Toplumun -sırf o saatte, orada olduğu için- kadına yapıştıracağı etiketleri az çok tahmin edebilirsiniz: iffetsiz, ahlaksız, hafifmeşrep, namussuz…

Evet iki senaryo arasındaki tek fark cinsiyet!

Dilimizde Kadın

Biraz da günlük hayatta kullanılan bazı deyim ve atasözlerini inceleyelim;

  • “Evi ev eden avrat (kadın), yurdu şen eden devlet.”

Bu atasözünde kadın ev işlerinin yegâne sorumlusu olarak görülüyor. Yuvayı da dişi kuş yaparmış zaten. Siz hiç babanızı çamaşır yıkarken veya kardeşinizin altını değiştirirken gördünüz mü? ‘’Eee ama babam sabahtan akşama kadar çalışıyor, annem evde duruyor.’’ diyebilirsiniz. Bu da ayrı bir soruna götürür bizi? Anneler neden evde duruyor? Neden okumaları engelleniyor? Finansal özgürlükleri neden yok? Veya tam tersi neden illa erkek evi geçindirmeli? Bazen bir baba işsiz olabilir, anne çalışabilir. Bu size tuhaf mı geliyor? Öyleyse sıkı durun! Tebrikler, ataerkil düşünüyorsunuz!

  • “Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.”
  • “Kızını dövmeyen, dizini döver.”
  • “Oğlanı her karı doğurmaz, er karı doğurur.”

Kız çocukları hemen her devirde değersiz, baş belası, elin malı, boş masraf olarak görülmüş. Bir eşya gibi alınıp satılmış. Cahil bırakılmış, susturulmuş, sindirilmiş ve öldürülmüştür.

  • “Erkeksiz avrat, yularsız at.”

Başında erkek olmayan her kadını başıboş olarak değerlendiren bir atasözü… Bugün bile birçok ülkede yanında erkek bir yakını olmayan kadınların seyahat etmesi kanunen yasak. Tek başına yaşayan kadınlara ise ülkemizde yer yer kötü gözle bakılmaktadır.

  • “Kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da doğurur.”
  • “Kadın erkeğin şeytanıdır.”
  • “Kadın şerri şeytanın şerrine eşittir”
  • “Erkeğin nefsi birdir, kadınınki dokuz.”
  • “Er kocarsa koç, karı kocarsa hiç olur.”

Bu şekilde kadını kötüleyen, erkek kafasıyla yargılayan veya erkeğe hizmetçi eden yüzlerce atasözü ve deyim bugün bile kullanılıyor. Dilimizden zihnimize oradan yaşantımıza giren bu ucube ve barbar erkek zihniyetli atasözlerini espri olsun diye bile kullanmakta kötü bir niyet ararım.

Evlilikte Kadın Kısmı Olmak

Evlilik iki kişinin birbirlerini sevmesi ve hayatlarını birleştirmesi anlamına gelen bir kelimedir. Fakat böylesi güzel bir eylemde bile kadın yüzlerce kez ataerkil, hakaretvari geleneğin altında ezilip öylece dünya evine girebiliyor. Bu durum elbette ülkemize veya bölgemize has bir durum değildir ama gelin toplumumuzdan örneklerle bu durumu inceleyelim.

(Eğer bir kadın değilseniz lütfen kadın olduğunuzu hayal ederek okuyun.)

Erkek tarafı ellerinde hediyelerle kapınıza dayanmış. Sizi İSTEYECEK ve babanız kabul ederse ALACAK. Kim bilir belki de babanız sizi çoktan satmıştır. Başlık parası diye bir geleneğimiz var nihayetinde. Siz kahve pişirmiş mutfaktan heyecanla içeride konuşulanları duymaya çalışıyorsunuz. Aman Allah’ım kahve köpüksüz olmuş! Sizi ‘’beceriksiz karı’’ diye damgalayacaklar. Neyse kahveyi döküyor, yenisini pişiriyorsunuz. Ve elinizde kahve tepsisiyle salonda arzı endam ediyorsunuz. Acaba sizi beğenecekler mi? Bedeniniz uygun mu? Eskiden şişman kadınlar makbuldü şimdiyse zayıf. Her dönemde kadın bedeniyle erkeğin göz zevkine hitap etmek zorunda. (!) Allah’ın emriyle bey oğullarına istiyorlar sizi. Küçük, şımarık bir çocuğa oyuncak alır gibi bir erkeğe kadın alıyorlar. Ve sırada düğün var!

En beğendiğiniz gelinliği seçtiniz, size de çok yakıştı. Harika! Aynadan kendinizi hayranlıkla izliyorsunuz ki müstakbel kocanız şöyle deyiveriyor:

‘’Hayatım bu çok açık değil mi sence de? Bizimkileri biliyorsun… Hem ben de böyle açık bir şey giymeni istemem.’’

Hevesiniz kursağınızda kalıyor. Daha kapalı bir gelinlik seçiyorsunuz. Bedeniniz her an göz önünde, her an bedeninizle, kıyafetinizle yargılanmak durumunda kalabilirsiniz. Sonra size kıpkırmızı bir kuşak bağlıyorlar. Ama neden? ‘’Bekâret Kuşağı’’ denilen bu kuşak sizin daha önce hiçbir cinsel deneyim yaşamadığınıza işaret olarak sarılıyor belinize. Peki damat?  Olur mu canım! Erkek o. Tabii ki yapacak! Koç gibidir o, erkek dediğin çapkın olur hem. İstemeseniz bile o kuşağı belinize sarıyorlar.

Benim düğünlerde defalarca şahit olduğum bir gösteri sergileniyor. Gelin, elinde testiyle damadın etrafında dönüyor. Adeta bir padişahı eğlendiren cariye gibi! Bu adet beni oldum olası tiksindirir. Üstelik erkeğin ağzına sigara, eline de tespih verirler. Daha errrrrkek görünsün diye… Evet herkesin içinde ‘’erkeğinize’’ şov yapıyorsunuz.

Nihayet evlisiniz. Evlilik sürecindeki cinsiyet ayrımcılığına, toplumsal cinsiyet rollerine burada değinmeyeceğim zira bu konu başlı başına ayrı bir köşe yazısını gerektiriyor.

Bir Gurur (Gerçekten Gurur mu?)

Siirt Belediyesi halk otobüslerinde son yıllarda kadın şoförler görüyorum. Bu beni, elbette mutlu ediyor. Toplumun dayattığı rollere karşı bir set olarak görüyorum bunu. ‘’Kadın kısmı otobüs süremez!’’ Sürüyor yavrum, bal gibi de sürüyor. Üstelik senin gibi etrafa küfürler savurarak, yoldan geçen kadınları süzerek değil! Yakın zamana kadar bazı ülkelerde kadınların ehliyet alması, araba kullanması yasaktı.

Ülkemizde kaç kadın milletvekili var? Siirt’te kaç okulun müdürü kadın? Kaç tane kadın vali gördünüz? Kadınlar bu işleri beceremezler diye mi? Elbette hayır, toplum olarak bizler kadına bunları layık görmüyor ve bazen isteyerek bazen de farkında olmadan onları kendimizin uygun gördüğümüz mesleklere yönlendiriyoruz; garson, hemşire, öğretmen gibi… Kız çocuğu doğar doğmaz onu pembelere sarıyoruz. Çünkü o bir kız. O duygusaldır. O kırılgandır. Kadınlar çiçektir. (Çiçek babandır!) Kadınların kişiliklerine de biz karar veriyoruz (biz; toplum); kadın fedâkardır, cefakârdır, sabırlıdır, yumuşak huyludur, edeplidir, utangaçtır, sulu gözdür. Gerçekten öyle midir? Etrafınıza baktığınızda kadınların duygusal olduklarını görürsünüz. Belki de soru yanlıştır. Asıl soru şu olmalıdır: erkekler duygusuz mudur? Değildir. Ama biz yani toplum erkeğe de rol biçmişizdir; sert, ağlamayan, dayanıklı, evi geçindiren! Sırf bu yüzden duygusal bunalıma girip intihar eden o kadar erkek var ki… Ama konumuz bugün kadın belki bir gün bu ataerkil zihniyetin erkekleri de nasıl olumsuz etkilediğini konuşuruz.

Taş Gediğe

Her şeyden önce insan insana yaşamayı öğrenmeliyiz. Bir insana önce insanlığıyla yaklaşmalıyız. Her gün ülkemizde yüzlerce kadın tecavüze uğruyor, onlarca kadın katlediliyor, yüz binlerce kadın sözlü ya da fiziksel olarak taciz ediliyor. Tecavüz edilip öldürülen kadına hiç utanmadan ‘’O saatte orada ne işi varmış?’’, ‘’Mini etek giymeseymiş.’’ , ‘’Gecenin bir vakti sarhoş olmasaymış.’’ Diyerek tecavüzcü katil erkeği aklayan barbar erkeklere ve barbar zihniyetli kadınlara, topluma, kurallara artık tahammülümüz kalmadı. Kravat giydi diye cezası indirilen, tahrik edildiği iddiasıyla da cezası hiç edilen katillerin aramızda dolaşmasına tahammülümüz kalmadı.

O sapık katilleri hep beraber biz yetiştiriyoruz.’’ Amcana pipini göster.’’ diyerek ilk adımı atıyoruz. Pipinin ayrıcalığını daha o günden aşılıyoruz küçücük çocuğa. Sonra da ‘’Kaç kızın canını yaktın aslan oğlum!’’ diye cesaretlendiriyoruz. ‘’Kızım abine yemek yap.’’ diyerek kadını onun kölesi ilan ediyoruz. Böyle böyle büyütüyoruz ana kuzularımızı.

 Cinsel birliktelik yaşadığı kadın sayısıyla övünen erkekler, bakire olmayan kadınla asla evlenmem diyebiliyor. Bir erkekle konuştu diye kardeşini, kızını öldürüp namusumu temizledim diyen katili toplumca alkışlıyoruz.

Evet, insan insana yaşamayı öğrendiğimiz gün o gün cinsel organlarımızdan daha anlamlı ve ön planda olacak kalplerimiz.

KADIN KISMI

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

NE Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!