6 Şubat depremlerinde aramızdan ayrılan, yakınlarını, evlerini, renklerini kaybeden canlara baş sağlığı, sabır ve umut dileklerimle yazıma başlamak istiyorum.
***
Yapıları ayakta tutan en temel parçalar hiç tartışmasız kolonlardır. Kolon ne kadar sağlam yapılmışsa, çimentosu, demiri, kumu ne kadar güçlüyse o oranda yıkılmaya direnç gösterir. Aynı depremde yan yana duran iki binanın biri maalesef kâğıt gibi katlanırken diğeri dimdik ayakta kalabilmektedir.
***
Gerek doğal afet, savaş, göç gibi toplumun büyük bir bölümünü etkileyen gerekse bir yakının ölümü, romantik bir ilişkinin kaybı, şiddet görme, ihmal ve istismarla yaşanan kişisel travmatik olaylar olsun her insanın böylesi zor durumlar karşısında gösterdikleri tepkiler çok farklı olabiliyor. Kimi insanlar acılarını yaşayıp kısa sürede normal hayatlarına dönerken kimileri kendine zarar verebiliyor, intihara kalkışabiliyor, alkol ve madde bağımlılığına düşebiliyor veya uzun yıllar süren ağır depresif bir süreç yaşayabiliyor. Peki bu iki grup insan arasındaki temel fark nedir? Cevap, psikolojik sağlamlık.
***
Kendinize ‘’O nasıl da bu acıyı kolay atlatabiliyor?’’ veya ‘’Ben neden bu kadar kırılganım, en küçük olayda yıkılıyorum?’’ şeklinde sorular sormuş olmanız muhtemel. Böyle durumlarda kendinizi güçsüz ve yetersiz görebilirsiniz. Bu, psikolojik sağlamlık noktasında eksikleriniz olduğunu gösterebilir. Neyse ki psikolojik sağlamlık gelişebilen bir kişilik özelliği. Gelin kavramsal terimlere batmadan, anlaşılır bir şekilde psikolojik sağlamlığın ne olduğuna ve nasıl geliştirebileceğimize bakalım.
***
Psikolojik sağlamlık, kısaca kişinin zorlu yaşam olaylarının üstesinden gelme, bu olayların yıkıcı etkilerinden en az zararla hatta bir şeyler öğrenerek, becerilerini geliştirerek çıkabilme özelliğimizdir. Ünlü filozof Nietzsche’nin de dediği gibi: ‘’Öldürmeyen acı güçlendirir.’’
***
Yazıma başlarken bahsettiğim gibi kolon sağlamsa bina da sağlam olur. Bizim psikolojik sağlamlığımızı de güçlendiren kolonlar vardır. Bu kolonlar bir günde oluşmaz, bir ömür boyunca gelişmeye devam eder.
– Ailenizle ilişkiniz
– Çocukluk yaşantılarınız
– Arkadaşlık ilişkileriniz
– Bedensel sağlığınız
– Sosyoekonomik durumunuz
– Kendinizi algılama biçiminiz
– Yaşamınızdaki tüm deneyimleriniz
Psikolojik sağlamlığınızı güçlendiren ya da zayıflatan durumlardır. Çocukken babanız tarafından terk edilmiş olabilir, şiddete, ihmal ve istismara maruz kalmış olabilirsiniz. Belki de dünyanın en sevgi dolu yuvasında büyüdüğünüzü de düşünüyor olabilirsiniz. Partnerleriniz tarafından defalarca aldatılmış da olabilirsiniz hayatınızın aşkını da bulmuş olabilirsiniz. Veya açlık, işsizlik, sokakta kalma gibi zor yaşantılarınız da olmuş olabilir üç kuşak öncesinden çok zengin de olabilirsiniz. İşte tüm bunlar bizim dünyaya bakış açımızı, benliğimizi algılama şeklimizi etkileyen önemli kriterlerdir.
*
Psikolojik sağlamlığı geliştirmenin yollarından bazıları:
1. Güçlü yanlarınıza odaklanın: Daha önce yaşadığınız problemlerin üstesinden nasıl geldiğinizi anımsayın. Neleri başardığınızı hatırlayın. Hangi konularda iyisiniz? Akademik konularda mı sportif faaliyetlerde mi? İnsanlarla iletişiminiz çok iyi olabilir. İşiniz her ne olursa onu çok iyi yapıyor olabilirsiniz. Sevgi dolu olabilirsiniz. Tüm bunlar sizin güçlü yanlarınızdır. Bunları listeleyebilirsiniz.
2. Şükran duygunuzu hissedin. Hayatınızda ‘’İyi ki var.’’ Dediğiniz neler var? Çocuğunuz, anneniz, evcil hayvanınız, kitaplarınız, sağlığınız, arabanız, gençliğiniz, özgürlüğünüz… Birçok şey sıralayabilirsiniz. Bunlar çok küçük detaylar da olabilir. Küçük şeylerle mutlu olabilirsiniz. Tükürük bezleri çalışmadığı için hiçbir şey yiyip içemeyen çok zengin bir adamın öyküsünü bilirim. Tükürük bezlerinize minnetle baktınız mı hiç?
3. Rutinleriniz olsun. Rutinler travmatik durumları atlatmanın en etkili yollarından biridir. Hayatınızda düzenli olarak yaptığınız neler var? Sabahları kahve mi içersiniz? Haftada bir tıraş mı olursunuz? Veya birkaç günde bir yatağınızın çarşaflarını mı değiştirirsiniz?
4. Hobiler edinin. Her insanın bu hayatta farkında olduğu veya olmadığı ilgi ve yetenekleri vardır. Uzun zamandır ertelediğiniz bir hobiniz var mı? Resim çizmek, kitap okumak, bir enstrüman çalmak, hayvan beslemek, yürüyüşe çıkmak, günlük tutmak akla gelen ilk hobilerdir. Biraz düşünün, siz ne yapmayı seversiniz?
5. Umudunuzu koruyun. Çok büyük felaketler yaşadıktan sonra hayatında müthiş güzelliklere, başarılara ulaşmış insanların öykülerini duymuşsunuzdur. O insanlardan biri siz olabilir misiniz? Daha önce hayattan bıktığınız, atlatmam imkânsız dediğiniz acılarınız oldu mu? Üstesinden nasıl geldiniz? İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi kamplarında esir hayatı yaşayıp sağ kalabilmeyi başarmış, Logoterapi’nin ünlü kuramcısı Viktor E. Frankl’ın İnsanın Anlam Arayışı kitabını okuyabilirsiniz.
6. Dua edin. İnancınız her neyse dua edebilir, iyi dileklerde bulunabilirsiniz. Ayrıca meditasyon yapmak da size iyi gelebilir.
7. Yaşadıklarınızı tekrar anlamlandırın. ‘’Bir tek benim başıma geliyor, ben cezalandırılıyorum, asla iyi olamayacağım, hiç sevilmedim.’’ Şeklindeki düşüncelerinizi gözden geçirin.
8. Bağ kurun. Arkadaşlarınızla, ailenizle daha fazla vakit geçirin. Duygularınızı saklamayın. Her insanın korkabileceğini, üzülebileceğini, bunun zayıflık olmadığını aksine çok normal duygular olduğunu unutmayın.
9. Özsevginizi sunun kendinize. Bedeninizi spor yaparak, dengeli beslenerek, zararlı alışkanlıklardan koruyarak sevebilirsiniz. Kendinize karşı merhametli ve sevgi dolu yaklaşabilirsiniz. Sizin yaşadıklarınızı sevdiğiniz biri yaşamış olsaydı ona neler söylerdiniz? Bunlar belki de sizin duymak istediklerinizdir. Kendinize hiç ‘’İyi ki varım.’’ dediniz mi?
10. Mizahı kullanın. Kendinizi ve çevrenizdekileri incitmeden yaşanan olaylara mizahî bir açıdan yaklaşabilirsiniz. Gülmenin güçlü, iyileştirici bir etkisi vardır.
11. Doğayla bağınızı güçlendirin. Ormanlık alanlara gidebilir, varsa bir bahçeniz bitki yetiştirebilirsiniz. Mevsim şartları el veriyorsa kamp yapabilir, bir akşam arkadaşlarınızla açık alanda ateş yakıp yıldızları seyredebilirsiniz.
12. Keşfedin. Daha önce yemediğiniz yemekleri, dinlemediğiniz müzikleri, izlemediğiniz filmleri, gezmediğiniz şehirleri, tanışmadığınız insanları, yapmadığınız etkinlikleri keşfedin. Belki bir tiyatro oyunu izlemek size çok iyi gelecektir. Kendinize ait bir yemek tarifiniz var mı? Hiç pasta yaptınız mı? Saçlarınıza farklı bir şekil vermeye ne dersiniz?
13. Profesyonel destek alabilirsiniz. Psikoterapi alabilir, bu konuda yazılmış ‘’kendine yardım’’ kitapları okuyabilirsiniz.
*
Psikolojik kolonlarımızı güçlendirmenin sayısız yolu vardır. Ben burada on tanesini belirttim. Tüm bunlar psikolojik kolonlarımızın demirleri, kumu, suyu ve çimentosudur. En güçlü kolon da muhakkak ki sevgidir. Yunus’un da dediği gibi, ‘’Sevelim, sevilelim.’’