Bundan takriben 60-70 yıl önce “Koçero” lakaplı bir eşkıya Türkiye’nin ana gündem konularından biri haline gelmiştir. Asıl adı Mehmedi İhsan Kilit olan Eşkıya Koçero, özelikle Siirt ve çevresinde fakir fukara dostu, onurlu bir eşkıya olarak tanınmış ve bilinmiştir. O dönemin basını ünü bütün ülkeyi saran Koçero için Siirt havalisindeki köylünün “Dünyadan namus kaybolsa Koçero bulup çıkarır. O mazlumun babası, zalimin düşmanıdır.” tarzı ifadelerle onu anmaya başladıklarını kaydetmiştir.[1]
Peki ama tam olarak kimdir bu Koçero? Koçero en kısa ifadeyle, bir eşkıyadır. Ancak halkın çoğunun gözünde, “yol kesen, soygun yapan, adam öldüren” tarzda bir eşkıya değil tam tersi “onurlu, fakir fukara dostu, makbul” türde bir eşkıyadır…[2]
Öte yandan bugün ülkede “Koçero” ismi tek bir şahsı niteleyen bir ad değildir zira günümüzde bu isim ülkenin farklı coğrafyalarında yiğitliği tarif eden bir unvan durumundadır.[3]Koçero namını-ismini tüm ülkeye yayan kişinin asıl adı Mehmedi İhsan Kilit’tir.[4]Mehmedi İhsan Kilit’in, Koçero lakabı ise mensup olduğu Koçer (Göçer) toplumundan gelmektedir. Mehmedi İhsan Kilit yani Koçero, başta Güneydoğu Anadolu olmak üzere çok çeşitli coğrafyalara yayılan Koçer Alikan aşiretinin Batman Beşiri koluna mensup bir ferttir.-Ki uzun süre yakalanamamasının ve bilahare sığındığı Suriye-Irak coğrafyalarında rahat hareket edebilmesinin sebeplerinden birini de bağlı olduğu bu aşiret sağlamıştır.[5]
Koçero üzerine bir yığın sözlü ve yazılı kaynak mevcuttur. Ancak maalesef ki bu kaynak bolluğu nesnel bir Koçero profili çizmeye imkân tanımamaktadır. Nitekim çocukluk evrelerinde Koçero efsanesiyle tanışan Coşkun Aral’ın tabiriyle;“Koçero halkın bir bölümü için peygamberleştirilip adeta koruyucu bir melek” gibi görülmüş[6] fakat aynı zamanda dönemin gazetelerinin çoğunun haber başlıklarında, “Doğunun 1 numaralı Şakisi, Kaçakçı, Haydut” gibi birçok menfi unvana sahip azılı bir eşkıya olarak lanse edilmiştir.[7]
Koçero’nun dağa çıkıp eşkıya olması 1955 yılına rastlar. Bu dönemde Koçero’nun dağlarda karşılaştığı ve arkadaş olduğu ilk kişi Şerifo adlı bir başka eşkıyadır. Anlatılanlara göre Şerifo, köylüyü dolandıran bir tefeciyi vurmuş ve böylece dağa çıkmak zorunda kalmıştır. Koçero lakabı da arkadaşı Şerifo’nun kendisine bu şekilde seslenmesiyle ortaya çıkmıştır. Yıllar içerisinde Koçero, arkadaşlarının sayısını arttırmıştır. Faaliyetleri ise tüm ülkede büyük bir yankı uyandırmış ve bundan sonra yapılan neredeyse her soygun ve öldürülen her adam, Koçero riyasetindeki gruba mal edilmeye başlanmıştır. Öyle ki bir süre sonra gerçek ve kurgu tamamen birbirine karışmıştır. Koçero ile ilgili türlü türlü şayialar halkın diline dolanmıştır. Örneğin denilmiştir ki; “Dün Koçero şehre inmiş, sinemaya gitmiş, tiyatro seyretmiş ve tekrar geri dönmüştür, Bir bölük asker, Koçero’yu çembere almış ama o onlarla çatışarak çemberi yarıp geçmiştir, Yine bir gün Koçero muhasaradayken Koçero subay elbiselerini giymiş çevresindeki jandarmalardan bir üst gibi selam almış ve yine çekip gitmiştir.”[8]
Hem bu şayiaların hem de dönemin çoğu gazetesinin etkisiyle bölgede gerçekleşen hemen hemen her kanunsuz eylem bir şekilde Koçero’ya bağlanmıştır. Öte yandan Milliyet Gazetesi’nin 1962 yılındaki bir haberine göre, Koçero’nun öldürdüğü insan sayısı öyle onlarca falan değil ancak bir-iki kişidir. Öyle ki bunlardan biri, dostu olan Şerifo’yu öldüren Alo adlı eşkıyadır.[9]Ancak o dönemlerde gerçekleşen onlarca soygun ve cinayet yine de Koçero’ya atfedilmiştir. Fakat o dönemlerde Siirt’te gazetecilik yapan Ahmet Arıtürk’e göre Koçero bu olayların faili değildir.[10]
Diğer taraftan o günün gazetelerinde Koçero’nun askerle çatışmaya girmek zorunda kaldığı haberleri defalarca işlenmiştir. Hatta bu haberlerden birine göre, Koçero çatışmaya girdiği bir astsubayı şehit etmiştir.[11] Ancak ölen astsubayın eşi, asıl sorumluyu ve suçluyu o dönemin Siirt Valisi olarak görmüş ve yanlış kararıyla eşinin ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle dönemin Siirt Valisi Sefa Poyraz’ı dava etmiştir.[12] Böyle olmakla beraber Koçero’nun onlarca kez jandarmalarla karşı karşıya geldiği ancak bu karşılaşmaların hepsinden bir şekilde sağ çıkıp kurtulduğu üzerine de elimizde bolca kaynak mevcuttur.[13]
Koçero dağlardaki yerini yıllar içinde sağlamlaştırırken, Ankara 27 Mayıs 1960 günü darbe haberiyle sarsılmıştır ve bu darbeyle birlikte doğuda büyük bir otorite boşluğu meydana gelmiştir. Bu otorite boşluğunu iyi değerlendiren Koçero, hem dağda kendisine yeni yoldaşlar edinmiş hem de faaliyetlerinin yoğunluğunu arttırmıştır. Özellikle 1961 sonlarından itibaren ara ara neredeyse her gün kendisi üzerine haberler yapılmaya başlanmıştır. Ancak yukarıda bahsedildiği üzere bu haberlerin çoğu genel olarak Koçero’yu suçlayıcı ve küçümseyici tarzda kaleme alınmıştır. Böyle olmakla beraber bölge halkı, Koçero aleyhine yapılan haberlere pek rağbet göstermemiş ve İstanbul’dan gelen muhabirlere Koçero’yu savunan övücü demeçler vermekten de geri durmamıştır.[14]
Halkın Koçero’yu sahiplenip arka çıkmasında farklı nedenlerin olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerin başında, Koçero’nun gittiği ve konakladığı yerlerde kimseye bir zarar vermemesi, ağırlandığı ve ihbar edilmediği için çevresine bonkör davranması ve yıllar geçmesine rağmen bir türlü yakalanamayıp günden güne bir efsaneye dönüşmesi gelmektedir.
Koçero üzerine tartışmalı birçok mevzu vardır. Örneğin; nerede ve ne zaman doğduğundan ve neden eşkıya olduğuna kadar muallakta olan birçok konu bulunmaktadır. Böyle olmakla beraber Koçero’nun neden dağa çıktığı hususu üzerine iddiaların çoğu, ailevi bir meseleden ötürü birini vurmasıyla ilişkilendirilmiştir. Koçero efsanesi üzerine elimizdeki en eski ses kaydı 1970 yılına gitmektedir. Bu ses kaydı Alman Dilbilimci Otto Jastrow tarafından Siirt Arapçası diliyle kaydedilmiştir. Buradaki bilgilere göre de Koçero’nun dağa çıkması ailevi bir meseleye dayanmaktadır.[15]
Esasında genel çerçevedesözlü kaynaklara bakıldığında,Koçero’nun asker ve sivillerle çatışmayagirmekten özellikle kaçındığını söylemek mümkündür. Nitekim Koçero’nun ölümünün hemen ardından başrolünü Yılmaz Güney’in oynadığı “Dağların Taçsız Kralı Koçero” adlı bir film çekilmiş ve bu filmde “kanunsuz işlerin bir sonu olmadığı, jandarmayla çatışılmaması gerektiği, umumi bir af müjdesinin gelmesi durumunda teslim olunacağına” gibi repliklerebolca yer verilmiştir.
Hatta o dönemlerde Türkiye siyasetini derinden etkileyen Kıbrıs Meselesi ve Kıbrıs Rumları Lideri ve Başpiskoposu Makarios’a dair de ifadelerde bulunulmuş, Koçero’yu canlandıran Yılmaz Güney’in ağzından af umudu için “Seni affedeceğiz ama Papaz’ın kafasını isteriz deseler gider getiririm.” gibi sözler de sarf ettirilmiştir.[16]
1963 yılıyla beraber Koçero’nun eşkıyalık faaliyetleri üzerine haberler azalmaya başlamıştır fakat Koçero adı Türkiye’de bir iç siyaset malzemesi haline dönüşmüştür. Örneğin, 17 Ekim 1963 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki bir köşe yazısında “Gelmiş geçmiş İçişleri Bakanları muvaffak olsalardı Koçero bulunacaktı…Fakat tersi oldu… Şimdi artık sade Koçero değil İçişleri Bakanı da bulunamıyor.” şeklinde sert ithamlar kendine yer bulmuştur.[17]
1964 yılında ise Koçero için kaçınılmaz son artık gelmiştir. Üzerine farklı iddialar olsa da gazete haberlerine göre Koçero, 3 Temmuz 1964 günü saat 03.30 sıralarında Siirt ili Baykan ilçesinde bulunan TPAO’ya ait Çelikli petrol kampına yaptığı bir baskın sonrasında vurulup öldürülmüştür. Genel kanaate göre, Koçero petrol kampına geldiğinde petrol kamp amiriyle karşılaşmış ve aralarında sert bir boğuşma gerçekleşmiştir. Bu boğuşma esnasında Koçero, adamlarına ateş etmelerini söylemiş, Koçero’nun adamlarından Ali Sevim adlı eşkıya da kamp amirini vuracağına yanlışlıkla Koçero’yu vurup öldürmüştür ve Koçero böylece memleketi olan Batman Beşiri’nin Şihe (Dağyolu) köyüne bir daha ayrılmamak üzere geri dönmüş ve babasının mezarının yanına defnedilmiştir.[18]
Diğer taraftan belli bir süre çoğu insan Koçero’nun gerçekten öldüğüne ihtimal vermemiştir.[19]Nitekim aslında uzun yıllar Koçero efsanesi, çok çeşitli mahfillerde canlı kalmaya da devam etmiştir. 1964 yılında başrollerinde Yılmaz Güney ve Muhterem Nur’un oynadığı “Dağların Taçsız Kralı Koçero” adlı filmle, 1976 yılında Hasan Hüseyin Korkmazgil tarafından yazılan “Koçero-Vatan Şiiri” adlı şiirle ve bu şiirin 1978 yılında Selda Bağcan tarafından bestelenmesiyle, 1994 yılında ise bu bestenin “Koçero” adlı albümde Selda Bağcan ve Ahmet Kaya tarafından tekrar okunmasıyla, 2004 yılında Mehmet Ali İzmir tarafından yazılan “Son Eşkıya Koçero” adlı kitapla, 2022 yılında Ne Haber Ajansı tarafından hazırlanan “Eşkıya Koçero Geri Dönüyor” adlı belgeselle unutulmamayı başarmış ve zihinlerde tarihi bir efsane olarak hatırlanmayı sürdürmüştür….
Belgesel için tıklayın:
[1] Akis Haftalık Aktüalite Mecmuası, C. XXIV, S.423, 6 Ağustos 1962, s. 22.
[2] Hüseyin Bakır, Dünyadan Namus Kaybolsa Bulacak Kişi: Eşkıya Koçero, Ne Haber Ajansı, https://www.nehaberajansi.com/2020/12/15/dunyadan-namus-kaybolsa-bulacak-kisi-eskiya-kocero/, Erişim Tarihi: 30.04.2022
[3] Haber 7, Eşkıya Koçero geri döndü!,https://www.haber7.com/kultur/haber/21301-eskiya-kocero-geri-dondu, Erişim Tarihi: 03.05.2022
[4] T.C. Cumhuriyet Arşivi (BCA), “Mehmet Oğlu Mehmedi İhsan Kilit Adlı Koçaro’nun Suriye’den İadesinin Talebi” Özetli Belge
[5] Hüseyin Bakır, Dünyadan Namus Kaybolsa Bulacak Kişi: Eşkıya Koçero, Ne Haber Ajansı, https://www.nehaberajansi.com/2020/12/15/dunyadan-namus-kaybolsa-bulacak-kisi-eskiya-kocero/, Erişim Tarihi: 30.04.2022
[6] Mehmet Ali İzmir’in 2004 yılında yayınlanan “Son Eşkıya Koçero” adlı kitabının tanıtım yazısı
[7]Erol Dallı, “Azılı Koçero Cahil Halk Gözünde Efsaneleşti”, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Temmuz 1962, s. 1-5.
[8] A. K., “Koçero Öldürüldü”, Van Sesi Gazetesi, Temmuz 1964, s.1.
[9] Hüseyin Bakır, Dünyadan Namus Kaybolsa Bulacak Kişi: Eşkıya Koçero, Ne Haber Ajansı, https://www.nehaberajansi.com/2020/12/15/dunyadan-namus-kaybolsa-bulacak-kisi-eskiya-kocero/, Erişim Tarihi: 30.04.2022
[10] Hüseyin Bakır (Haz.), Eşkıya Koçero Geri Dönüyor, Ne Haber Ajansı, 2022, Erişim Tarihi: 22.07.2022, Atıf Yapılan Dakika: 04.47-05.56.
[11] Hürriyet Gazetesi, “Koçero, Bir Astsubayı Şehit Etti, Bir Yüzbaşıyı Da Yaraladı.”, 30 Ağustos 1962
[12] Cumhuriyet Gazetesi, “Koçero’nun Şehit Ettiği Assubayın Eşi, Siirt Valisini Mahkemeye Verdi”, 11 Eylül 1962, s.1
[13] Cumhuriyet Gazetesi, “500 Jandarma Tarafından Sarılan Koçero Yine Kaçtı”, 30 Ağustos 1962, s. 1.
[14] Erol Dallı, “Azılı Koçero Cahil Halk Gözünde Efsaneleşti”, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Temmuz 1962, s. 1-5.
[15] Youtube, Dağların Efsanesi Koçero, https://www.youtube.com/watch?v=oeqBQa-Xohs, Erişim Tarihi: 16.07.2022
[16] Youtube, Yılmaz Güney __ Nilüfer Aydan _ // KOÇE-RO // _ (1964), https://www.youtube.com/watch?v=epqRsWKZ_5A, Erişim Tarihi: 22.07.2022
[17] Milliyet Gazetesi, “Şey… Kazandı”, 17 Ekim 1963, s. 1.
[18] Milliyet Gazetesi, 7 Temmuz 1964
[19] Milliyet Gazetesi, “Koçero’nun Öldüğüne Kimse İnanmıyor”, 25 Aralık 1964
detaylı ve akıcı bir makale olmuş kaleminize sağlık
Verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim
epeyce faydalı bir makale oldu benim için karşılaştığıma sevindim
verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim
düzenli olarak ziyaret ettiğim sitelerden biri ve yine faydalı bir makale olmuş sap olun
detaylı bir makale olmuş epey faydasını göreceğimi düşünüyorum teşekkürler
Detaylı bir içerik olmuş. Üstelik de akıcı. Teşekkürler
Detaylı bir makale olmuş. Baştan sona okudum ve karşılaşmış olduğum için de mutluyum. Teşekkür ederim.
Sitenizin içerikleri benim için çok faydalı oldu.